Episoder
-
Serinin bu bölümünde, güncel araştırma verlerine dayanarak düşmanımızı biraz daha detaylarıyla ele aldık.
Birkaç hafta içinde hepimiz COVID-19 ve buna neden olan SARS-CoV-2 virüsü hakkında çok şey öğrendik. Ancak henüz bilmediklerimiz bildiklerimizden hâlâ çok daha fazla. Dahası etrafta da çok sayıda söylenti dolaşmaya devam ediyor. Virüs hakkındaki bilimsel makale sayısı hızla artarken, virüsün kökenine dair tam olarak cevaplanamamış sorular da yeni araştırmaların konusu olmaya devam ediyor.
National Science Review'de 3 Mart 2020'de yayımlanan ve SARS-CoV-2'nin kökeni ve devam eden evrimine ilişkin yürütülen çalışmada, virüsün iki farklı suşunun söz konusu olduğu ortaya koyuldu. 17 Mart 2020'de The New England Journal of Medicine'de yayımlanan bir başka araştırmada ise, virüsün, canlı hücrelere enfekte olmadan önce hangi yüzeyde ne kadar süre boyunca kalabildiği verileri paylaşıldı.
Öte yandan da aşı ve ilaç geliştirme çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Bu videonun kayda alındığı 19 Mart 2020 itibariyle veri tabanlarındaki bilgilere göre, COVID-19 için 85 farklı klinik çalışma devam ediyor.
Virüsler ve Koronavirüs serisinin 2. bölümünde, güncel araştırma verlerine dayanarak düşmanımızı biraz daha detaylarıyla ele aldık.
Keyifli dinlemeler.
Patreon Destekçilerimiz: Servan Çelebi , Onur Arpat, Tevfik Uyar, Esra Özkan, Cemil Yücer, Hilmi Özden, Melis Aritman Alp, Can Kutlu Kınay, Can Cimenser, Kaya Gökçe Dinçyürek, Eda İleri Akyazıcı, Zeynep Koçak, Mustafa Ay, Dincay Akcoren, Ece Güler, Seyit Nusret Öztürk, Ozan Erözden, Gürbüz Ataman, Hande Çakır, Canan Balkan, Soner Güzeloglu, Tansu Daylan, Ozan Şener, Canan Oral, ilker manavoglu, Utku Sakallıoğlu, dogus arukaslan, İlhan Asya Tanju, Saim Buğra Kurban, Cenk Altı, ozgur, Kazim Pekkirisci, oner hasturk, Evrim Ağacı, Civan Deniz Kocataş, Eray Uysal, Furkan Dündar, Evren Akal, Murat Hamidi Ateş Şakrak, Ali Sahabettinoğlu, Denizcan Hasturk, İlker Türkay ve Hasan Hüseyin Niğdeli`ye sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Sevgi ve saygılarımızla…
► BilimFili Store: https://store.bilimfili.com
► Patreon üzerinden bağış yapmak için: https://www.patreon.com/bilimfili
► Spotify: https://open.spotify.com/show/2tvDGHznxWk1YjfRFbw8MF
► iTunes: https://podcasts.apple.com/tr/podcast/bilimfili-podcast/id1444528176?mt=2
► Twitter: https://www.twitter.com/bilimfili/
► İnstagram: https://www.instagram.com/bilimfili/
► Facebook: https://www.facebook.com/bilimfili/ -
Salgın hastalıkların tarihe olan etkileri konusunda zengin bir literatür vardır. Salgın hastalıklar ise bazen başarı bazen de başarısızlıklar hikâyesidir. Bizim hikâyemiz henüz devam ediyor...
Bu videonun kayda alındığı 15 Mart 2020 itibariyle, novel koronavirüsün neden olduğu COVID-19 hastalığı tanısı koyulan insan sayısı 162.687, ölü sayısı ise 6065.
Üst Solunum Yolu enfeksiyonlarının en yenisi ve Dünya'da binlerce ölüme neden olan, özgün SARS-CoV-2 virüsü, kalıtım materyali olarak +ssRNA taşıyan zarflı bir virüstür. Henüz tanışmakta olduğumuz RNA genomu ise, hem yapısal olmayan RNA polimeraz, egzoribonükleaz proteinlerini hem de zarfını oluşturan spike, zarf, membran ve kapsül yapısal proteinleri ürettirecek kodlardan oluşuyor. Konak hücresinin genlerini ve proteinlerini de kullanan virüs, şu anda mevcut olan en büyük düşmanımız!
Bu yayınımızda mevcut araştırmalar ışığında SARS-CoV-2 virüsünün genel yapısını, konak canlının hücrelerine nasıl bağlandığını ve virüsle ilgili bilinenleri ele aldık.
Sürekli değişen vaka sayısı, devam eden saha ve laboratuvar araştırmaları, salgın hakkındaki bilgimizi de sürekli güncellememizi gerektiriyor. Dolayısıyla tek bir video yayını ile konuyu ele almanın yetersiz kalacağını düşünerek, bir seri halinde devam ettirmenin faydalı ve güncel olacağına karar verdik.
Bir sonraki videoda görüşmek umuduyla...
Sağlıkla ve bilimle kalın.
► Kupa tasarımlarıyla Pot Seramik`e, keçeden bilim insanı figürleri hazırlayan Keçeliköy`e ve Patreon Destekçilerimiz: Servan Çelebi , Onur Arpat, Tevfik Uyar, Esra Özkan, Cemil Yücer, Hilmi Özden, Melis Aritman Alp, Can Kutlu Kınay, Can Cimenser, Kaya Gökçe Dinçyürek, Eda İleri Akyazıcı, Zeynep Koçak, Mustafa Ay, Dincay Akcoren, Ece Güler, Seyit Nusret Öztürk, Ozan Erözden, Gürbüz Ataman, Hande Çakır, Canan Balkan, Soner Güzeloglu, Tansu Daylan, Ozan Şener, Canan Oral, ilker manavoglu, Utku Sakallıoğlu, dogus arukaslan, İlhan Asya Tanju, Saim Buğra Kurban, Cenk Altı, ozgur, Kazim Pekkirisci, oner hasturk, Evrim Ağacı, Civan Deniz Kocataş, Eray Uysal, Furkan Dündar, Evren Akal, Murat Hamidi Ateş Şakrak, Ali Sahabettinoğlu, Denizcan Hasturk, İlker Türkay ve Hasan Hüseyin Niğdeli`ye sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Sevgi ve saygılarımızla…
► BilimFili Store: https://store.bilimfili.com
► Patreon üzerinden bağış yapmak için: https://www.patreon.com/bilimfili
► Spotify: https://open.spotify.com/show/2tvDGHznxWk1YjfRFbw8MF
► iTunes: https://podcasts.apple.com/tr/podcast/bilimfili-podcast/id1444528176?mt=2
► Twitter: https://www.twitter.com/bilimfili/
► İnstagram: https://www.instagram.com/bilimfili/
► Facebook: https://www.facebook.com/bilimfili/ -
Manglende episoder?
-
Uzunca bir aradan sonra kaldığımız yerden devam ediyoruz. Yine BilimFili projeleri adına güzel haberler verdiğimiz bir yayınla karşınızdayız. Dönüşümüzün şerefine yayın içerisinde ufak da bir sürprizimiz var 🙂
İnsan beyni, bazı yönlerden, süper bilgisayarların en güçlülerinden bile daha üstün bir performans gösteren harika bir “makinedir”. Ancak, beynimiz, hassas mantığa özel biçimde evrimleşmemiş olarak görünüyor. Zihinlerimizin, içine düşmesi muhtemel pek çok mantıksal tuzak vardır. Eğer bu tuzakların bilinçli olarak farkında olmaz ve onlardan kaçınmak için çaba göstermezsek, kendimizi çukurda bulmamız kaçınılmazdır.
Herhangi bir tartışma içerisinde, bazen bilerek, bazen de bilmeyerek mantıksal safsataları neredeyse hepimiz kullanıyoruz. Ancak eğer bir tartışmaya girecekseniz, geçerli argümanlar üretmeniz gerektiğini bilmelisiniz. Daha da özelde, bilimsel bir tartışmada, sarılacağınız şeyin bilimsel veriler olduğunu ve safsatalara başvurmuş halde yakalanmanızın doğru dahi olsa bütün argümanlarınızın çöpe gitmesine sebep olabileceğini unutmayın.
Bu yayınımızda gündelik hayatta sıklıkla karşılaştığımız mantıksal safsataların neler olduğunu örneklerle açıkladık. Umuyoruz ki, bu safsatalara aşinalığınızın olması, bir tartışma içerisinde onları kolaylıkla saptamanıza ve rakibinizi ayakta tutan “koltuk değneklerini” elinden almanıza yardımcı olacaktır.
Bir sonraki yayınımızda "Uzunca bir aradan sonra tekrar merhaba!" girişi yapmamak adına şimdiden çalışmalara başladık bile. Şimdiden keyifli izlemeler. Sevgiyle.
Keyifli İzlemeler
► Kupa tasarımlarıyla Pot Seramik`e, keçeden bilim insanı figürleri hazırlayan Keçeliköy`e ve Patreon Destekçilerimiz: Servan Çelebi , Onur Arpat, Tevfik Uyar, Esra Özkan, Cemil Yücer, Hilmi Özden, Melis Aritman Alp, Can Kutlu Kınay, Can Cimenser, Kaya Gökçe Dinçyürek, Eda İleri Akyazıcı, Zeynep Koçak, Mustafa Ay, Dincay Akcoren, Ece Güler, Seyit Nusret Öztürk, Ozan Erözden, Gürbüz Ataman, Hande Çakır, Canan Balkan, Soner Güzeloglu, Tansu Daylan, Oza n Şener, Canan Oral, ilker manavoglu, Utku Sakallıoğlu, dogus arukaslan, İlhan Asya Tanju, Saim Buğra Kurban, Cenk Altı, ozgur, Kazim Pekkirisci, oner hasturk, Evrim Ağacı, Civan Deniz Kocataş, Eray Uysal, Furkan Dündar, Evren Akal, Murat Hamidi Ateş Şakrak, Ali Sahabettinoğlu, Ümmünaz Ercan`a sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Sevgi ve saygılarımızla…
► BilimFili Store: https://store.bilimfili.com
► Patreon üzerinden bağış yapmak için: https://www.patreon.com/bilimfili
► Spotify: https://open.spotify.com/show/2tvDGHznxWk1YjfRFbw8MF
► iTunes: https://podcasts.apple.com/tr/podcast/bilimfili-podcast/id1444528176?mt=2
► Twitter: https://www.twitter.com/bilimfili/
► İnstagram: https://www.instagram.com/bilimfili/
► Facebook: https://www.facebook.com/bilimfili/ -
Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba. Bilimfili Podcast yeni konularla yayın hayatına kaldığı yerden devam ediyor. "Neden bir süredir podcast yayını yapamadık?" sorusunun cevabını kurucularımız Gürkan ve Baran veriyor zaten, dolayısıyla burada tekrardan üzerinde durmayacağız.
2019 yılının ilk podcastini, son dönemlerde Chernobyl isimli bir Netflix dizisiyle tartışmalara yeniden konu olan "Nükleer Santraller" üzerine yaptık. Yayınımızda, bir sosyobilimsel konu olan nükleer santrallerin ne olduğundan, nasıl çalıştığından ve özellikle de yakın tarihte yanı başımızdaki Çernobil ve Japonya'da gerçekleşen Fukuşima felâketleri üzerinden; olası bir patlama veya nükleer sızıntının insan sağlığı üzerindeki etkilerinden bahsettik.
Keyifli İzlemeler
► Kupa tasarımlarıyla Pot Seramik`e, keçeden bilim insanı figürleri hazırlayan Keçeliköy`e ve Patreon Destekçilerimiz: Servan Çelebi , Onur Arpat, Tevfik Uyar, Esra Özkan, Cemil Yücer, Summer Güler, Zeynap Koçak, Tuna Boylu, Ali Akdurak, Kaya Gökçe Dinçyürek, Canan Oral, Ece Gürel, Dinçay Akçören, Melis Aritman Alp, Zafer Balkan, Fatih Kuzak, Utku Sakallıoğlu, Mustafa Ay, Canan Balkan, Gürbüz Ataman, Hande Çakır, Bahar Yıldırım, Doğu Arukaslan, Ozan Erözden, Saim Buğra Kurban, Kerem Onur Mengeş, Can Cimenser, Ulaş Avşar, Ethem Erginöz, İsmet Osman Mavuş, Soner Güzeloğlu, Harun Gündüz, Janet Huvaj, Eray Uysal, Hilmi Özden, Evrim Ağacı, Sanem Elif Mercan, İlhan Asya Tanju, Seyit Güven, T. Emre, İlker Manavoğlu, Kazım Pekkirişçi, Evren Akal, Erdal Karayazgan, Figen Yüzbaşıoğlu, Furkan Dündar, Ahmet Erkan, Sunda Akdemir, Öner Hastürk, Cenk Altı`ya animasyonda yer almayan yeni destekçilerimiz Özgür, Jale Gümüş, Seyit Nusret Öztürk`e sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Sevgi ve saygılarımızla…
► Patreon üzerinden bağış yapmak için: https://www.patreon.com/bilimfili
Spotify: https://open.spotify.com/show/2tvDGHznxWk1YjfRFbw8MF
iTunes: https://podcasts.apple.com/tr/podcast/bilimfili-podcast/id1444528176?mt=2
Twitter: https://www.twitter.com/bilimfili/
İnstagram: https://www.instagram.com/bilimfili/
Facebook: https://www.facebook.com/bilimfili/ -
Y kromozomu erkekliğin bir sembolü olabilir, ancak bunun güçlü ve kalıcı bir şey olup olmadığı giderek daha da tartışmalı bir hale gelmektedir.
Kadınlar, mükemmel normallikle iki adet X kromozomu bulundururken, erkekler bir tane X ve neredeyse buruşmuş ve hızlı bir biçimde de dejenere olan bir Y kromozomu bulundurur. Eğer Y kromozomundaki bu dejenerasyon aynı hızda devam ederse, tamamen ortadan kaybolmadan önce 4.6 milyon yılı kaldığını söyleyebiliriz. İlk bakışta 4.6 milyon yıl oldukça uzun bir zaman gibi görünebilir, ancak Dünya üzerindeki yaşamın 3.5 milyar yıl önce ortaya çıktığını göz önünde bulundurduğumuzda bu süre hiç de uzun bir süre değildir.
Zamanı geri sarıp, 166 milyon yıl önceye; ilk memelilere gidersek, hikâyenin tamamen farklı olduğunu görürüz. Erken “ön-Y” kromozomu, esasında X kromozomuyla aynı boyutlardaydı ve tamamen aynı genleri içeriyordu. Fakat Y kromozomu temel bir kusura sahiptir.
Bu yayınımızda, Y kromozomunun evrimsel süreçte uğradığı dejenereasyondan ve bu dejenerasyon sonucunda insanda erkek cinsiyetinin akıbetinin ne şekilde olacağından bahsettik.
Keyifli dinlemeler.
► Yayınımızda önerdiğimiz kitap; Helen Czerski`nin yazdığı ve Cem Duran`ın çevirisiyle Domingo Yayınları'ndan çıkan "Fincandaki Fırtına" kitabıdır. -
"Tüm asil niteliklerine rağmen insan, aşağı kökeninin silinmez damgasını bedeninde taşır.” diyor Charles R. Darwin. 4 milyar yıllık evrimin ürünü olan insan vücudu sanılanın aksine bir mükemmellik abidesi değil bir hatalar silsilesidir. Darwin, seçilimin, mükemmeliyeti oluşturmayacağını sadece mevcut koşullara uyarlanma sağlayacağını belirtmişti. İnsan türü, dört ayaklı yaşamdan iki ayaklı yaşama geçişi henüz tamamlamamış olsa bile çok başarılıdır. Ancak yine de bu bağlamda mükemmel değildir.
Vücudunuz kimsenin artık ihtiyaç duymadığı antik kalıntılarla dolu bir müze gibidir. Yirmilik dişlerinizden tutun da bazılarımızın garip bir şekilde yapabildiği kulak oynatma hareketine, faydasızlığı bir yana çoğunlukla enfeksiyondan kaynaklı hastalıklara sebep olan apandisimize kadar insanlarda son bulmuş ancak hayvan atalarımız için yaşamsal düzeyde öneme sahip birçok kalıntı görebilirsiniz. Milyonlarca yıl boyunca ortadan kalkmamış olan bu garip kalıntıları ancak evrimin doğal seçilim mekanizması çerçevesinde açıklayabilmek mantıklıdır.
Bu yayınımızda, insan vücudundaki evrimsel kalıntılardan bazılarına değindik.
Keyifli dinlemeler. -
Beyni anlama yolunda büyük adımlar atmış olsak da hâlâ çözülemeyen büyük sırlar var. Az bilginin tehlikeli olabileceği söylenir; beyinle ilgili efsanelerin artmasına sebep olan da bu galeyan ve bilgisizlik ortamıdır. Beyin efsaneleri ifadesiyle, beyin ve beyinle ilgili, bazılarının gerçekliği toplumun geniş kesimleri tarafından sorgulanmadan kabul edilerek gündelik konuşmalara yerleşmiş hikâyelerden ve yanlış kanılardan söz ediyoruz. Etrafta çok sayıda yanlış kavram uçuşurken gerçek nörobilimi beyin mitolojisinden ya da bir bilim blog yazarının dediği gibi nöro-abartılar, nöro-anlamsızlıklar, nöro-palavra ya da nöro-saçmalık olarak bilinen nöro-zırvalardan ayırt etmek gittikçe zorlaşıyor. Nöro-liderlikten tutun da, nöro-kuantuma kadar aklınıza gelebilecek her faaliyetin önüne "nöro" önekini getirerek beyin bilimi modasını sermayeye dönüştürmeye çalışanlar, kişisel gelişim propagandalarının kafa karıştırıcı bir karışımını yayıyor. *Gelecek nesilleri eğiten insanlar bile beyin efsaneleriyle ayartılabiliyorsa, toplumun nöro-palavrayla gerçek nörobilim arasındaki farkı anlaması için daha fazla uğraşmamız gerekecek. Bazı efsanelerin modası geçer ya da sadece popüler inanışın sınırlarında var olurlar. Ama bazıları da çarpıcı biçimde zombi benzeri kalıcılık gösterir, bilime rağmen yayılmaya devam eder. Bazı klasik efsanelerin dayanıklılığı ise baştan çıkarıcı cazibelerini de destekler, doğru olmuş olsalar harika olabilecek olguları göklere çıkarırlar. Bir düşünsenize; beyninizin %10'unu kullanıyorsunuz ve geride keşfedilmeyi bekleyen %90'lık bir alan var. Yüzde 10'unu kullandığınız beyninizle yapabildikleriniz bunlarken, tamamını kullandığınızda neler yapamazsınız ki? Duvarların ardını görmek, insanların düşüncelerini okuyabilmek, zihninizle nesneleri hareket ettirmek, vb. aklınıza gelebilecek daha bir sürü psişik yetenek... Oldukça cezbedici geliyor değil mi? Beyninizin tamamını kullanmayı vaat eden çok pahalı eğitimler, seminerler, çok satan kitaplar, kişisel gelişim zırvaları... Hepsinin hedefindeki; beyniniz değil, cüzdanınızdır. Bu yayınımızda beynimizin %10'unu kullandığımızı ileri süren popüler ve yaygın efsaneyi ele aldık. Efsanenin geçmişi, ortaya çıkışı ve hakikat üzerine konuştuk.Keyifli dinlemeler.► Yayınımızda önerdiğimiz kitap; Domingo Yayınevi'nden çıkan ödüllü bilim yazarı Ed Yong'un "MİKROBİYOTA - İçimizdeki Mikroplar & Yaşama Büyüleyici Bir Bakış" adlı kitabıdır.*Beyin Yalanları ve Gerçek Bilim - Christian Jarrett (Birinci Baskı The Kitap, Ocak 2018)
-
Yeryüzündeki yaşamın ilk öncüleri, iki temel problemi çözmek zorundaydılar: Hayatta kalmak ve üremek.
Çevresel değişimlere adapte olup başarılı bir şekilde hayatta kalan türler, bulundukları çevrede kendilerine hayatta kalma avantajı sağlayan şeyleri gelecek nesillere aktarmak zorundaydı. Bu noktada da üremek, neslin devamlılığı için hayatta kalmayı tamamlayıcı bir unsur olarak, evrimsel sürecin temel gereksinimlerinden birisi haline gelmiştir.
Bu yayınımızda, cinsiyetlerin evrimsel süreçte ortaya çıkış serüveni ve insanda embriyolojik süreçte cinsiyetlerin nasıl belirlendiği üzerine konuştuk.
Keyifli Dinlemeler... -
Bilimfili Podcastin 9. bölümünde tekrar karşınızdayız.
Birçok insan gençliğinden itibaren süt sindirebilme becerisini kaybeder. Ancak, milyonlarca yıl önce sığırların evcilleştirilmesinin ardından, Avrupa ve Afrika’daki çeşitli insan toplulukları; sütü, yetişkinliklerinde de sindirmeye devam etmelerine sebep olan mutasyonlara maruz kalmışlardı. Genetik çalışmalar; bu mutasyonlar arasında çok güçlü seçilimler gerçekleştiğini, böylelikle de bu mutasyonların tamamen faydalı hale gelebildiklerini de ortaya koyuyor.
Biz de bu bölümde, kavramsal düzeyde çok sık kavrayış yanılgılarının bulunduğu mutasyon konusunu; mutasyonun biyolojik bir kavram olarak ne anlama geldiği, genetik bilimine dahil olduğu tarihsel süreci, mutasyon türleri ve mutasyonların evrimsel sürece katkısı gibi başlıklar etrafında ele aldık.
Yeni sezonda bazı değişiklikler de yaptık. Okurlarımızın ve izleyicilerimizin isteği üzerine artık yayınlarımızda bazı kitap tavsiyelerine de yer vereceğiz. Bu bölümde Domingo Yayınevi'nden çıkan "Güzel dediniz Bay Feynman" isimli kitabı izleyicilerimize önerdik. -
Nasıl karar veriyoruz?
Karar alırken beynimizde hangi bölgeler aktifleşiyor?
Politik seçimlerimizi nasıl belirliyoruz ve buna nasıl karar veriyoruz?
Neden kararsız kalıyoruz veya gün içinde basit seçimleri nelere dayanarak yapıyoruz?
Bu sorular beynimizdeki karar mekanizmalarını anlamak için temel sorular olarak varlığını korumaktadır. Bir sinir hücreleri ağı olan beynimiz; geçmişimizi, tecrübelerimizi, bilgilerimizi ve karar anında duyu organlarımız aracılığıyla edindiğimiz çevresel bilgileri kullanarak gördüğü tüm diğer işlevlerin yanı sıra, karar vermemizi ve aynı zamanda bu kararın uygulanmasını da sağlamaktadır.
Dorsolateral prefrontal korteks, amigdala, striatum, hipokampus, singulat korteks, lateral orbitofrontal korteks ile birlikte birçok beyin bölgesinin beyin içindeki konumlarını, karar verme üzerindeki etkilerini, karar verme sırasında beyinde ortaya çıkan değişimlere kadar birçok konuyu konuştuğumuz bu yayınımızda aklınıza takılan birçok soruya cevap bulacağınızı düşünüyoruz.
Keyifli Dinlemeler... -
Evrimsel Mekanizmalar: Doğal Seçilim, Yapay Seçilim ve Eşeysel Seçilim Nedir, Nasıl İşler?
Varyasyon ve yapay seçilimin hünerli ellerinin ne kadar olağanüstü sonuçlar doğurabildiğini Darwin iyi biliyordu. Bu sayede horoza veya tavuskuşuna benzeyen güvercin türleri yaratılabiliyordu. Köpekler kısa veya uzun tüylü, benekli, alacalı, çarpık bacaklı veya savaşçı yapılabiliyordu. Fakat sonuçta köpekleri ve güvercinleri seçip şekillendiren güç, insan eliydi. Peki hangi el, o volkanik adalardaki ispinoz türlerinin birbirinden bu kadar farklı olmasına rehberlik etmişti? Hangi el, Güney Amerika düzlüklerindeki dev armadillolardan bugünkü küçük armadilloları ortaya çıkarmıştı?
Darwin, doğada türleri ortaya çıkaran bu eli Tanrı'nın görünmez eline atfedip işin içinden çıkabilirdi.* Fakat 1838 Ekim'inde, nüfusların değişimlerini inceleyen Thomas Malthus'un "Nüfus İlkesi Üzerine Bir Deneme" başlıklı çalışmasını okuyunca kuramının omurgasını oturtmuştu. En iyi uyum sağlamış olan varyant "doğa tarafından seçiliyordu". Bu, doğal seçilimdi. Doğal seçilim, gerçekten devrim niteliğinde bir kavramdı.
Bu yayınımızda evrimsel değişimleri ve adaptasyonu açıklayan seçilim tiplerinden; Doğal Seçilim, Yapay Seçilim, Eşeysel Seçilim ve diğer seçilim tiplerinin neler olduğu ve nasıl işlediği üzerine konuştuk. -
Charles Darwin, Evrim Teorisi'nin gelişmesine büyük yardımı olan Galapagos gözlemleri sonucunda bir arkadaşına yazdığı mektubunda şöyle der:
“Kulağa bir cinayetin itiraf edilmesi gibi gelebilir ama türlerin değişebileceğine inanmaya başladım.”
Bir başka deyişle; Evrim.
Bu yayınımızda Evrim Teorisi'nin gelişimini ve ortaya çıkışında önemli bir süreç olan Charles Darwin'in Beagle seyahatini ele aldık. Evrim-101 niteliğindeki yayınımızda, temel düzeyde evrimsel mekanizmalardan bahsettik.
Evrim serisi sürecek. -
Bugün tamamen moleküler genetik, moleküler biyoloji ve moleküler tıp anabilim dallarının araştırma konusu olan kanser hastalığı, kanser mekanizmaları ve fizyolojisi; bilinenleri ve bilinmeyenleri ile birlikte birçok insanın merak konusu olmaya devam etmektedir.
Araştırılmakta olan kanser ilaçları ve tedavi yöntemleri, kanser teşhisi ve prevantif onkoloji, moleküler kanser mekanizmaları, kanserin genetik altyapısı, DNA düzeyindeki mutasyonel ve genetik nedenleri ile ilgili bildiklerimiz ve öğrendiklerimiz, birçok yanlış anlaşılmayı ve eksik bir takım kavrayışları beraberinde getirmektedir.
Kanser konusu özelinde bir giriş niteliği taşıyan bu yayınımızda; kanser nedir, gen grupları ile olan ilişkisi, hücre düzeyinde olan gelişimi ve mikroevrimsel süreçte nasıl ortaya çıktığı üzerine konuştuk.
Not: Tüm kanser hastaları ve hasta yakınlarının hassasiyetlerini düşünerek hazırladığımız yayın içeriğindeki herhangi bir bilginin, tedavi ve terapi amaçlı yol gösterici olarak sunulmadığını bilgilerinize sunarız. -
Bilimsel gerçekleri reddetmenin, gerçek toplumsal sonuçları vardır. Örneğin; aşı karşıtlığı nedeniyle, önceden önlenebilir hastalıklar eski gücüne kavuşmaya başladı.
Halk sağlığını ciddi derecede tehlikeye sokabilecek öneriler, kolaylıkla bir televizyon ekranında yayınlanabiliyor; bilimsel araştırmalara karşı güvensizliği salık veren komplo yumağına çevrilmiş kitaplar raflardaki yerini alıyor. Aydınlanma karşıtı hareket olarak nitelendirebileceğimiz bu “trend”e dair kimin veya neyin suçlanması gerektiği konusunda ise fazlasıya belirsizlik söz konusu.
Bilimi reddetme yaklaşımı, beş özel ve birçok karakteristik unsurun uyumlu bir şekilde kullanıldığı bir süreçtir. İnkarcıların safsataları, bilimsel bilgiye dair toplumsal düzeyde bir manipülasyonu tetikliyor.
Her ne kadar iyi bir bilimsel kavrayış sahibi olsanız da; bilimi tahrif eden bir mitle karşılaşırsanız, bilim ve bu mit arasındaki bir çatışmayla yüz yüze kalırsınız. Ve eğer ki, bilimi tahrif eden bu tekniğin nasıl kullanıldığını anlamazsanız, bu çatışmayı ortadan kaldıracak çözümü bulmakta güçlük yaşarsınız.
BilimFili podcastin bu yayınında; bilim inkârcılığının sıklıkla başvurduğu yöntemleri, aşı karşıtlığı üzerinden insanların bilimsel araştırmalara yönelik güveninin sarsılmasına neden olan komploları ve bilimsel düşünmenin insanlara neden zor geldiğini konuştuk. -
Son yıllarda yaşlanma ve yaşlılığa bağlı hastalıklar ile ilgili araştırmalara yapılan yatırımlar ciddi bir artış gösteriyor. Bu yayınımızda,
Telomer nedir?
Telomerle yaşlılık arasındaki ilişki nedir?
Yaşlılığa bağlı hastalıklarla telomer arasındaki ilişki nedir?
Telomerleri uzatarak yaşam süresini uzatmak mümkün mü?
Telomerleri uzatmak zararlı mıdır?
ve son dönemde yapılan deneyleri ve ortaya çıkan spekülasyonları konuştuk. -
Antik Yunan'dan günümüze kadar uzanan bilimsel yöntemin tarihi, bir bütün olarak bilim ve teknolojinin gelişiminin temelini oluşturur. Kabul edilen yöntem ne olursa olsun, bilimsel yöntem uzun ve kadim bir tarihe dayanıyor ve insanlık tarihindeki en büyük zihinlerin bazıları da buna katkıda bulunmuştur.
Evet, devlerin omuzlarında yükseliyoruz. -
İnsan ve yalnızca yaklaşık %2'lik genom farkı bulunan şempanzelerin ve bonoboların son ortak atası, 7 milyon yıldan biraz daha uzun bir süre önce yaşadı. Bu noktadan itibaren çok hücreli canlılar, hayvanlar, omurgalılar, memeliler, apeler diye büyükten küçüğe sıralayabileceğimiz canlı sürekliliğin genetik ve moleküler mirasları, gradüel biçimde evrimsel niteliklerini biriktirerek modern insanları oluştururken, bir taraftan da bu değişimlerin sonucu olan başka bir takım değişimlere de uğradık.
İnsana özgü ne var diye sorduk? Bilimin ve bilimsel bilginin doğasını konuştuk.