Episodios
-
İnsanlar anlaşıldı.
Cihânın da sırrı yok.●
Ümitvâr olunuz...
Şair: İbrahim Tenekeci
Yorum: Furkan Özdemir
Müzik: Çalıkuşu
Fotoğraf: Adrian -
"Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu. Eylül'dü." - Zafer Akkaş
Bilmem ki nemsin...
Yeri doldurulamayan bir kale inşa ediyorum sanırım içimde. Tarihte yapılan kaleler yıkılıp gitti de bu beyhûde kaleyi yıkamadım gönül kafesimde. Kapıların ardında beklerken hangi sancının miadını dinliyorum ki gözlerim böyle alev ırmağı. Hani bakamazsın o kapının ardından ve gidemezsin de. Nasıl bir dilemma... Düşünüyorum o halde varım diyorsun ya Decartes bir şeyi unutuyorsun; düşünebiliyorsan zaten varsın ancak ben düşündüğüm hâlde yokum bunu bilmiyor kimseler. Bazı şeyleri yaşayabilseydim çok farklı olacaktı. Nereye dönsem Rabbim beni biliyor bu ferahlıktır içimi ılıtan. Güz sancılarını duymuştum, güz sancılarını ölümün arifesine benzetirdim. Cânânını kaybettikten sonra doğan evladının sevincini yaşayamamış bir baba kırıklığı.
Şair: Yavuz Bülent Bâkiler
-
¿Faltan episodios?
-
kopartılmış yapraklarımdan ibaretti hüzün
dedim rahmet yağar ben yürürken
gece benim ardımda
taşıdım kara gençliğimi dağların damarındaİsmet Özel, Yaşamak Umrumdadır.
●
Duman yükseliyor yalnızlık köşemden
Kim, nasıl haberdar olacak ki viranemden?
Söyleyeceklerim var yanmış gönlüme
Ne zaman sona erecek efsanem.Çektim elimi gecenin eteğinden
Seherin zülüflerinden tutmak için
Suya attım kendimi sahilden
Lakin habersizim denizin derinliğinden.Duvarlardaki desenler bozuldu
Kimse bir renk görmedi artık burada
Hayal, gözünü dikiyor gece-gündüz
Kalbimdeki umut resmine.Ayak bastığımdan beri buraya
Kurtuldum kervanın gürültüsünden
Aslında canım içre yanıyorum bu ateşten
Lakin gönül vermişim bu yanışa ben.Karanlık çekiliyor çatılardan
Şehrimin yoluna gülümsüyor sabah
Hâlâ duman yükseliyor yalnızlık köşemden
Söyleyeceklerim var yanmış gönlüme.Şair: Sohrap Sepehri
Yorum: Furkan Özdemir -
ÇOCUKLUĞUMUZ
Annemin bana öğrettiği ilk kelime
Allah, şahdamarımdan yakın bana benim içimde
Annem bana gülü şöyle öğretti
Gül, Onun, o sonsuz iyilik güneşinin teriydi
Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus
Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus
Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde
Binmiş gelirdi Ali bir kırata
Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından
Asyada, Afrikada, geçmişte gelecekte
Biz o atın tozuna kapanır ağlardık
Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü
Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü
Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman
Ali olmaktan bir sedef her çocukta
Babam lambanın ışığında okurdu
Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık
Fetihlerde bayram yapardık
İslam bir sevinçti kaplardı içimizi
Peygamberin günümüzde küçük sahabileri biz çocuklardık
Bediri, Hayberi, Mekkeyi özlerdik, sabaha kadar uyumazdık
Mekkenin derin kuyulardan iniltisi gelirdi
Kediler mangalın altında uyurdu
Biz küllenmiş ekmekler yerdik razı
İnanmış adamların övüncüyle
Sabırla beklerdik geceleri
Şimdi hiçbirinden eser yok
Gitti o geceler o cenk kitapları
Dağıldı kalelerin önündeki askerler
Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi
Sezai KARAKOÇ
-
Bir çiçek bahçesinde geceye durgun kalışın yağmur sıcağı gibi
öptüm sonsuz gidişinden. Saçlarının seyriyle seniyolları aşklara davul çalıp çağrılmış yalnızlarla dolduran
akrepleridir duygunun. Karanlık ordulara güneşsiz sokulanbunlar canlanınca ne ateş kirli taşlar ne böcek
şakakların sıcağında kuytu bir büzülüp öleceksabahsız kuşlara koşarsa durur mu evreni omuzlarında
bahar şenlikleriyle. Sürdüren ellerini yangın borularındaşaşkınlıkla başladı bu atlar bu savaşlar insan buluşlarından
burda biter düğün. Gidilir mi evin soğuğuna çölün sıcağındangemilerimiz saklanır. Ağzımızda bir aşk kaçışı vardır buluşmaların
saplandık tadına. Durduk alnında yüreğe vuruşlarınyollar sellere gider. Açılır parklar artık kuşlar dağılır
bir aşkı gözyaşlarıyla bulvara çağırmak hiç keseye mi kalırçizildi yalnızlar. Senin gelişin ne de süvari köprünün diplerinde
geçer üstümüzden yağmur alan donanmalar. Kürek sesleriylekoşu bitince aşk bir yorulmadır kaçılmaz kırbacından
sayılır günü geçmiş anlar boşalan hangi tüfeğin arkasındanoturur iki bakış ormanından gerilip bir masaya kollar
uzayıp uzaya giden akrebe katlanıp zincire gelmeyen yolcularbu bizim sesimiz denizlere ateş gibi eller açılır ortasından
su konuşmaz toplanmaz kuşlar. Ne kazandık yaşamamızdanbiz harcandık anam hem kelimesiz kapandık
sevgi ektik. Sonsuz seçtik. Beğendik. Ama toprağı kazandıksevinçle kaçın kurtulun ölümlerinizle. Yalnızlıkla ben kaldım
sevindiniz işte alın koşturun. Aha size son atım…Cahit Zarifoğlu
-
Burada yağmur yağıyor
Aralıksız yağıyor günlerdir
Ama sen yine de şemsiyeni
Almadan gel ilk otobüsleBuğulanan camlara usulca
Yüzünü çiziyorum ki yüzün
Bir yağmur damlası olup
Düşüyor yapraklarına gülünGüller de bozamıyor bu uzun
Karanlık sessizliğini kentin
Anılarını yitiriyor sokaklar
Bezirgânlaşıyor bulvar ışıklarıTarih de kekemeleşiyor bazan
Ki o zaman aşktır tek bilici
Aşksa yürümek gibi bir şey
Duyabilmek kuşların gelişiniAnısı bizsek eğer bu kentin
Unuttuğu türküler bizsek
Acıyı rehin bırakıp bir güle
Anımsatmalıyız bunları bir birSonra yürümeliyiz seninle
Sokaklara caddelere çıkmalıyız
Belki bir aşktır bu kentin
Belleğini geri getirecek olanBurada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun
Şair: Ahmet Telli
Yorum: Furkan Özdemir -
ben seni alamam ah holofira
azığım tamtakır binitim nalsız
bir belde geçerim kalacağım yok
dostlarım bivefa düşmanım yalsız
kolum halat değil bakracımda kum
ben seni alamam ah holofira
sade yoksunluktan yokluktan değil
eline kir olsun elli üç lira
amma ki alamam, bir uzak sevi
gelmiş de çökmüştür taunlar gibi
ben seni alamam ah holofira
geç git hiç bakmadan eğlenme emi
pusatları parlak binbaş istesin
seni ulak, elçi, naib-i kral
ben hoyrat söylesem el bana hoyrat
gelip de ne derim şu dillerim lâl
ben seni alamam ah holofira
baban kafirine kılıç üşürsem
hem de gece bassam, iti uykulu
şöyle ya allah'la bohçanı dürsem
amma ki alamam, yaradan beni
ne ardıç, ne çınar: ufarak çayır
koşumum gıcırdar ölmek dilerim
bağrım kaynıyordur yüklerim ağır
sen bir düş imişsin kuşluk çağında
soluma tükürdüm: rabbım gafurdur
bilesin kavuşmak yok islamlıkta
kavuşan kısmısı ancak gavurdur.
-
benim annem yüz lisan bilir
yüzü de güzel
her bedende bir insan bilir
sözü de güzel
sözü de güzel
özü de güzel
benim annem yüz lisan bilir
yüzü de güzel
benim annem yüz mevsim açar
yüzü de bahar
kan ağlasa da gülücük saçar
sözü de bahar
sözü de bahar özü de bahar
benim annem yüz mevsim açar
yüzü de bahar
benim annem yüz can kuşanır
yüzü de melek
her biri bir ömür yaşanır
sözü de melek
sözü de melek özü de melek
benim annem yüz can kuşanır
yüzü de melek -
Dostumsan
Yardım et senden uzaklaşayım
Yok eğer sevgilimsen
Yardım et senden şifa bulayım
Bileydim aşk bu kadar tehlikelidir
Sevmezdim
Bileydim deniz derin bu kadar
Açılmazdım
Sonumu bileydim
Hiç başlamazdım
Özledim seni
Öğret bana özlem duymamayı
Öğret bana yüreğimin derinliklerinden
Nasıl çekip koparırım köklerini sevginin
Nasıl ölür?
Öğret bana
Gözlerimde gözyaşların
Öğret bana bir kalp nasıl ölür?
Ve nasıl intihar eder arzular
Ermişsen
Kurtar beni bu büyüden
Bu inkardan
Aşkın sanki reddediştir
Nolur arındır beni bu inkardan
Güçlüysen
Çıkar beni bu ummandan
Çünkü bilmiyorum ben yüzmeyi
Mavi dalga gözlerinde
Çekiyor beni derinliklerine
Mavi..
Mavi..
Yok maviden başka renk
Ne tecrübem var aşkta
Ne de bir kayığım
Değerliysem senin için gerçekten
Tut elimden
Aşığım sana baştan ayağa
Ben suyun altında soluyorum
Boğuluyorum,
Boğuluyorum,
Boğuluyorum...
Şair: Nizar Kabbani
Yorum: Furkan Özdemir -
hiç söylenmemiş sözler söylemeliyim,
el değmemiş, duru sözler sevdiğim için
sevdiğim! şehir giysilerini kıskanır
ve bu yüzden bürünür geceyi
güneş gözlerinden beslenir
ve saçlarını kollar görmek için.
sensizken şehrim,
boş meydanlarında yürüdüm
kalın puntolarla iri laflar ettim
öfkemi saldım iri dişli postallar üzerine.
sevdiğim! Vera.. hangi çocuğu okşadın,
ellerinle gülden kokular..
dilinde aşk nameleri,
söylesene Vera hangi çocuğun adını andın.
sahi Vera en son ne zaman görmüştük Sena’yı?
hatırlasana deli kız, sana emanet etmişti o bombaları
sevdiğim bak, umut kan pıhtısı rengine döndü
sen Vera, Filistin’den geçerken
sakın eteklerini toplama
biraz kan bulaşmış halde çık karşıma
ve sakın unutma
o ilk çocuğumuzdur
asırlardır dillerde olan Leyla’dır,
Meryem’in suskunluğunda can bulan
gözleri vardı Züleyha’nın
henüz düşmeden kirli kelimeler diyarına
bilir misin Vera bu kaçıncı çocuk?
bu kaçıncı kertik yüreğe atılan?
eskisi gibi değil… artık daha da sancılı
sevdiğim özgürlük meydanları,
budalalardan geçilmiyorsa
bil ki bu şehirde çocuklar ölüyor
asırlardan uzat ellerini Vera..
ellerini bulur ellerim,
bir Grozni kuşatmasında,
dağları görüyor musun Vera?
her bir dağa bir çocuğumuzun adını koymuşlar
Berat’ım, Emin’im, Murat’ım
hani omuz omuza vermiştik ya bir namaz kıyamında
hani beraber açmıştık orucumuzu
kimi Marmara’da kimi Yıldız’da
koş Vera koş
ülkemin sürgün yerlerine koş
ağlama deli kız ben ağlarım
seni böyle görmemeli
her okul kapısında türkümüzü söyleyen kızlarımız
ve annelere de söyle ağlamasınlar
ve sakın onlara ölüler demesinler
söylesene Vera
çocuklara sıkılan hangi kurşun kahpece değildir?
öfkemiz taş doğursun Vera taş!
yüreğimizi söksün yerinden
bak her tarafta sapanlı ebabiller
Ebrehe’nin tankları kan kusturur
şimdi Firavunu boğan Kızıldeniz’i
ağlama duvarının dibinde görürüm
ki asa değil Musa’nın elindeki
çağın sökülmüş kalbidir
bir şubat gecesi kaybettik esrarımızı Vera
kendimizi odalarımızda bulduk
postallı korkularımızla
söylesene sevdiğim hangi rengini çaldılar
gökyüzünden
bak zulüm Çin Seddi’ni aştı
sevdiğim içimizdeki Musalardan ne haber vardır?
İbrahimler’den, Yusuflar’dan
yoksa Musa’yı Kızıldeniz’de yalnız mı bıraktık?
ellerimizle mi verdik İbrahim’i Nemrutlara
şimdi hangi kuyudan gelmede Yusuf’un sesi?
ki unutma Vera
Filistin’de yeni doğan çocuklar ilkin annelerinin
göğsüne
sonra da yerdeki taşlara uzanırlar
neredesin eyy İsmail’in boğazındaki merhamet?
içimizdeki bu sızıyı kaldır
ya ebabilleri gönder
ya bizi de oraya aldır
ve her taraftan bana yönelir
seni arayan sesim
Vera benim..Vera benim..
Numan ARIMAN -
Ben sana hep çiçek açarız güleriz eğleniriz demiyorum, kahroluruz ama birlikte oluruz.
-
Bir adam bir kadın var içimde iyice anladım
Bana bunu sessizce anlatıyorlardı...Şair: Cahit Zarifoğlu
Yorum: Furkan Özdemir -
günlerden bir özge gün müdür
yaprak dökümü müdür gizemli neylerin -
Biz her şeye,
esirgeyen ve bağışlayan,
çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan
rabbin adıyla başlayan adamlarız anna. -
Ne bir portakal bahçesinde dolaştım ne de bir posta treninde yolculuk ettim. Çiçekler bir açmaya görsün, bir çılgınlık yapıp hatır için öleceğim…
Aslında seni çok özledim…
-
❝Söze sezdirmeden sevdiğini söylemek
Aşkın tarifi budur dilsizler lügatinde
Ürkmesin diye kuşlar, yolunu değiştirmek❞Said Yavuz
(İtibar, 38) -
Mehlikâ Sultan'a âşık yedi genç
Gece şehrin kapısından çıktı:
Mehlikâ Sultan'a âşık yedi genç
Kara sevdalı birer âşıktı. -
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. -
O kadar güçsüzüm ki sesim bile çıkmıyor
Saat üçtür belki dört uyusaydım ya keşke
Uyanmaktan korkmasam yüz yıl uyurum sanki -
Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda,
Ben, peşine düşmüş bir canavarım!
İstersen dünyayı çağır imdada;
Sen varsın dünyada, bir de ben varım! - Mostrar más