Episodit

  • Evvel zaman içinde kalbur saman içinde #Fransız şarkiyatçı Antoine Galland, çok iyi tanıdığı #Anadolu topraklarına gelir gelir. Bu sefer geliş amacı ne araştırmadır, ne elçilik görevidir. İki zengin, #sikke koleksiyoncusu rahip kendilerine sikkeler ve elyazması tarihi kitaplar satın alması için Galland’ı görevlendirir.

    Bu sefer geldiği yer, henüz kabuğunu kırmamış, o eski halinden eser kalmamış #İzmir’dir. Her gün yaşadıklarını, gördüklerini günlüğüne not eder…

    Kaleyi, tiyatroyu gezer, insanların tarihi eserleri nasıl sattıklarını, sokakların durumunu, salgınları, #Homerosu, insanların nasıl yaşadığını, neler yiyip içtiğini ve kendisinin neleri alıp götürdüğünü anlatır...Kaynak: Bauden, F. (2003). İzmir Gezisi, Antoine Galland’ın Bir Elyazması (1678). (Erol, Ü., Çev.). İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı. İzmir Yayıncılık.

  • Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, İzmir’in az ilerisinde bir sayfiye, #Karataş varmış.

    1900'lü yılların hemen başında, Karataş büyürken bir #fotoğraf stüdyosu açılmış. Kırk merdivenin hemen başına. Foto Gagin.Aleksandro Gagin, 1883 yılında doğmuş. Fotoğrafçılığa olan ilgisinin sebebini kimse bilmemiş. Ona kimse bu mesleği öğretmemiş ama o kalpten sevmiş bu işi. 1902yılında açmış stüdyosunu. Ester ile evlenmiş, 4 çocuğu olmuş.

    Zamanın ruhu, stüdyosunu oğullarından Rafael'e bırakmış, bir diğer oğlunun yanına Buenos Aires'e taşınmış. Üç yıl yönetmiş stüdyoyu ama sonra o da dayanamamış. Aynı binada oturan komşuları dişçi Gerşon Musafir’e satmış stüdyoyu ve onlar da düşmüş #Arjantin yollarına.Gerşon Musafir bir süre idare etmeye çalışmış stüdyoyu ama zamanla karlılığını kaybedince, 1968 yılında kapamış stüdyoyu.Yıllar sonra Fotoğraf sanatçısı Selim Bonfil, yapacağı bir sözlü çalışma için fotoğrafları incelerken foto gagin damgasına rastlamış. Nedir bu foto gagin?Araştırmaya koyulmuş. Bu işin peşine düşmeseymiş öyle bir köşede kalacakmış her şey, siyah beyaz. Arjantin'de yaşayan aile bireylerine bile ulaşmış. Ellerindeki fotoğraflara…

    Onların gözünden İzmir'i, Karataş'ı hepimize göstermişler.

    Kaynaklar:

    Ventura, A. (2011) Belleğin Tozlu Sayfalarında Karataş, Heyamola yayınları.

    Bora, S. (2015) Karataş hastanesi ve çevresinde Yahudi izleri. İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları

    Bonfil, S. (2022) "Foto Gagin gözünden İzmir Yahudileri ve Karataş" sergi katalogu.

  • Puuttuva jakso?

    Paina tästä ja päivitä feedi.

  • Dikran-Harutyun Dedeyan, 1832’de #İzmir’de, Mari Margosyan Azadents ile Hovhannes Dedeyan’ın oğulları olarak dünyaya gelmiş.

    #Dedeyan Matbaası 1853 yılında henüz 21 yaşında olan Dikran-Harutyun Dedeyan tarafından kurulmuş.

    Dikran-Harutyun, bu kadar genç yaşta matbaasını kurmayı #Mesropyan okul müdürü Papazyan’ın cesaretlendirmeleri ve babası ile iki kardeşi, Aram-Garabed ve Istepan’ın finansal desteği sayesinde başarabilmiş.

    Hem #Ermeni toplumunu bilgilendirmek hem okuma-yazmayı sevdirmek gibi temel hedefleri varmış. Yayınların satışlarına, gelen okuyucu mektuplarına bakılırsa, hedeflerinde başarılı olmuşlar.

    Dedeyan Matbaası, kimisi kısa kimisi uzun ömürlü, farklı temalarda olmak üzere birkaç ayda bir yayınlanan süreli yayınlar basmış. Reformist bakış açısıyla, kadınıntoplumdaki yerini de din adamlarının baskılarını da sorgulamışlar. Çocukların ilgisini çekecek ders kitapları da basmışlar.

    Fakat en çok çeviriler dikkat çekmiş. Sefiller, Monte Kristo Kontu ve daha bir çok ünlü eserin çevirileri yapılmış…

    1868’de Dikran-Harutyun’un genç yaşta ölümünden sonra kardeşleri, özellikle de Istepan, Dedeyan Matbaası’nın günlük idaresini devralmış. Ancak 1870’lerin sonunda,matbaanın hızı yavaşlamış, 1892’de basımıtamamen durdurmuş ve kısa bir süre sonra kapanmış.

    Eğer yolunuz Gazi Bulvarına, #Basmane Meydanına düşerse, belki kulağınıza dedeyan matbaasının durdurak bilmeyen makinelerinin sesleri, burnunuza kağıt ve mürekkep kokusu gelir. Ömrü diğerlerinden daha kısa, genç bir adamı hatırlarsınız belki. Kim bilir.

    Gökten üç elma düşmüş, Birisi benim başıma, birisi Dikran Harutyun Dedeyanın başına, diğeri Dedeyan Matbaasının bütün çevirmenlerinin başına.

    Kaynak:

    Manoukian, J. (12.08.2021).Dedeyan Matbaası,İzmir, 1853-1892. (Arlet İ. Çev.). Houshamadyan. https://www.houshamadyan.org/tur/haritalar/vilayet-of-aydinizmir/edebiat/baski.html(E.T.: 10.02.2025).

  • 19. yüzyılın sonu, #İzmir cıvıl cıvıl.

    #Basmane sokaklarında bir garip adam dolaşır, ismi Ayni Tata...

    Deli mi dahi mi, yoksa dedikleri gibi meczup mu bilinmez.

    İsmi gerçekten Ayni Tata mıdır, öyleyse ne demektir, nereden gelmiştir, kimse bilmez.

    Kimsenin bilmediği ama herkesin tanıdığıdır Ayni Tata. Çocuklar rahat bırakmaz pek. Çorakkapı, Musalla, Tilkilik, İkiçeşmelik, Temaşalık, Kadifekale, ağır adımlarla gezer durur, üstünde hiç boş yer kalmayacak şekilde düğmeler dizilmiş hırkasıyla...

    Sonra bir gün kötü bir şey olur, uçup gider Ayni Tata.

    Bir daha gören olmaz.

    Uşaklıgil, H.Z. (2019) İzmir Hikayeleri. İnkılap Yayınları.

  • Yazar Rita Ender, 2017 yılında İzmir'e gerçekleştirdiği bir ziyaret sırasında Beth İsrail Sinagogu'nun müzeye çevrilen üst kadında keman çalan bir kadın resmi görür.

    Altında ismi: Madam Martha Amati...

    Kimdir bu kadın?

    Düğünlerin vazgeçilmezi bu kadının ismini herkes bilir ama hikayesini kimse bilmez...

    Almanya'dan İstanbul'a, oradan İzmir'e varan, İzmir'in renkli dünyasında kendine bir mahalle kuran, sessizce keman çalıp, sessizce yaşayıp, sessizce uçup giden bir kadın Martha Amati...

    Ender, Rita (2019). Madam Amati. Aras Yayıncılık

  • Yıl 1883-1884... Memur Halid Tilkilik'te Menzil Han içinde bir kıraathane keşfeder. Orada Yavuz İbrahim ve Civelek Ziver ile tanışır. Yavuz İbrahim Ödemiş'te çetelere karışmış biri iken kahvehane işleten birine dönmüş, kimsesiz "çaçuna" Ziver'i evlatlık edinmiştir.

    Bu hikaye Halid Ziya Uşaklıgil'in "İzmir Hikayeleri" kitabından alınmıştır. (Uşaklıgil, H. Z. (2016). İzmir Hikayeleri. İnkılap Yayınları.)

    Bilgi: Afro-Türkler, Osmanlı İmparatorluğu'na Afrika'dan köle olarak getirilen ya da kendi istekleriyle Anadolu'ya gelerek yerleşenlerin torunlarıdır. Köle olarak getirilenlerin bir kısmı sonradan ülkelerine dönmüş, kalanları Ege ve Akdeniz bölgelerine yerleşerek tarım alanında çalışmış, köyler kurmuşlardır.Kimi kaynaklarda 19. yüzyılda İzmir'in Sabırtaşı, Dolapkuyu, Tamaşalık, İkiçeşmelik ve Ballıkuyu gibi semtlerinde yoksul siyahi mahallelerin olduğundan söz edilmektedir. Dana Bayramı Afro-Türkler'den kalan en değerli miraslardan biridir.

    Ziver neden kimsesizdir, Yavuz İbrahim kimlerdendir, sonra başlarına ne gelmiştir bilinmez fakat hikayeleri vardır, sesleri hala Tilkilik civarında yankılanır...

  • Bellek İzmir'in podcast serisi başlıyor...

    "Anlamak hatırlamaktan daha değerlidir ama anlamak için önce hatırlamak gerekir" sözünden hareketle İzmir'i, kültürel çoğulcu yapısını insan hikayelerinden anlatıp, toplumsal hafızalardaki boşluğun sebeplerini yeniden düşünmeye çalışıyoruz. Bu sebeple ilk bölümde Bellek İzmir'in nasıl başladığını, belleğin ne olduğunu, podcast serisinin amacını dile getirdik...