Episoder
-
Doğayla Konuşmak adlı kitabında Ramachandra Guha, insanın doğal dünyayla olan ilişkisinin geçmişi, bugünü ve olası geleceğini ele alıyor.
Hindistan gibi ülkelerin “Yeşil olmak için çok fakir" olduğu söylenir. Bu düşünce tarzına ilk karşı çıkanlardan biri Mahatma Gandhi'ydi. 1928'de Gandhi, Birleşik Krallığın uyguladığı ekonomik emperyalizmin bugün dünyayı zincirlediği ve 300 milyonluk Hindistan’ın benzer bir ekonomik sömürüye girişirse, dünyayı çekirge istilasına uğramışçasına çıplak bırakacağı konusunda uyarmıştı.
Gandhi, sıklıkla modern karşıtı olarak karikatürize edildi. Hint çevreciler için "gelişim karşıtı" algısı yaratıldı. Aslında Gandhi’nin karşı çıktığı şey sanayileşme değildi. Gandhi, Hindistan'ın kitlesel yoksulluk nedeniyle çirkinleştiğini fark etti. Yoksulluk, cehalet ve sağlıksızlığa çare olacak ekonomik ve teknolojik uygulamalara karşı olmayıp aksine memnuniyetle karşıladığı diğer yazı ve faaliyetlerinden anlaşılıyordu.
Dünyanın her yerinde, hükümetler ve politikacılar “gelişme” ile “çevre” arasında yanlış bir tercihi teşvik ediyor. Çevreye dikkat etmenin gelişmeyi tehlikeye attığını iddia ediyorlar. Gerçekte, kırılgan ekolojilere sahip yoğun nüfuslu ülkelerin doğayı ve doğal kaynakları nasıl kullandıkları konusunda daha da sorumlu olmaları gerekiyor. Katı davranan sosyal bilimin kurallarına göre, Hindistan gibi ülkelerin bir çevre bilincine sahip olması beklenmiyor. Adeta 'yeşil olmak için çok fakirler'.
Oysa 1973 baharında, Himalaya'da Chipko olarak bilinen popüler bir köylü hareketi gerçekleşti. ‘Dolu mideli elitist çevreciliği’nin aksine ‘geçim çevreciliği’ yaşandı. Köylüler ticari ormancılar tarafından ağaçların kesilmesini engellemek için 'geçim çevreciliğini’ harekete geçmişti. Çoğu okuma yazma bile bilmiyordu ancak, liderleri gayet vizyoner ve açık sözlüydüler. Endüstriyel ormancılık, toprak erozyonu, heyelanlar ve seller arasındaki doğrudan bağlantıyı gösteren makaleler ve risaleler yazdılar. Chipko hareketi sayesinde kurumlarda ve kanunlarda değişiklikler oldu.
Yazarın amacı, çağdaş Hint çevreciliğine güvenilir bir entelektüel soyağacı sağlamak. Geçmişten gizli veya az bilinen, farklı şekillerde günümüzün endişelerini öngörmüş sesleri kurtarmak… -
Konuğumuz Erol Batislam; müziği, fikirleri, sözleriyle programımıza renk katarken, kendisiyle plak, kitap gibi projeleri üzerinden yaratıcılık sürecinin keyfinden bahsediyoruz.
-
Mangler du episoder?
-
Programımızda 'ev inşa etmek' konusunu işlerken; Brian Donahue'nin Slow Wood adlı kitabına ve 'Sustainable Energy Every Day' yani 'Her Gün Sürdürülebilir Enerji'ye de göz atıyoruz.
-
Kişisel ve gezegensel refah ile Güneydoğu Asya mutfaklarının deneyimini bir araya getiren 2025 mutfak ve restoran trendlerini konuşuyoruz.
-
Topluluk yaratma ve Afrika Z kuşağı konuları ile yayındayız.
-
Dünyanın en yeşil binalarından biri olan Sustainable Landsapes Center | Sürdürülebilir Manzaralar Merkezi ile Hawaiʻdeki Hawaiʻi Preparatory Academy | Energy Lab binaları üzerinden biyofilik tasarımları konuşuyoruz.
-
Toprağını satıp bir anda milyarder olabilecekken toprağını korumaya çalışan çiftçiler üzerine konuşuyoruz.
-
Yale Tarım Çalışmaları Dizisi’nden Brooks Lamb'in kitabı Love for the Land, hayal gücü, şefkat ve bağlılık sergileyen çiftçilerden öğreneceğimiz çok şey olduğunu savunuyor. Yerine olan bağlılıkları, ısrarları; aydınlatıcı ve ilham verici.
-
Yaşayan Bina (Living Building Challenge) sertifikası olan Washington College'ın Semans-Griswold Çevre Salonu'nu konuşuyoruz.
-
Kültürel açıdan zengin ve ekolojik olarak onarıcı topluluklara dönüşümü hızlandırmaya kendini adamış bir çevre sivil toplum kuruluşu olan Uluslararası Yaşayan Gelecek Enstitüsü (The International Living Future Institute), oluşturduğu Yaşayan Bina standartlarına göre sertifika veriyor. Sertifika alan yerlerden biri Margaret A. Cargill Lodge – Wolf Ridge Çevresel Öğrenme Merkezi, diğer ise Frick Çevre Merkezi.
-
Daha az tüketmek ve dikmek üzerine konuşuyor; Büyük Britanya Dikiş Ustaları yarışma programının jüri üyelerinden Patrick Grant’ın Mayıs 2024’te çıkan Daha Az ve Mary C. Beaudry’nin Dikiş Nakışın Materyal Kültürü kitaplarını inceliyoruz.
-
Dr. Jerome Groopman'ın Umudun Anatomisi - İnsanlar Hastalıklarla Nasıl Baş Ederler? adlı eseri üzerine konuşurken, Stephen R. Kellert Biyofilik 2021 Tasarım Ödülü'nü kazanan Maggie's Center Leeds'e de göz atıyoruz.
-
Beth Linker’ın Slouch: Modern Amerika'da Duruş Paniği kitabı üzerinden duruş bozukluğu, bunun neden fobi hatta patolojik hale geldiği ve duruş konforu için tasarımlar üzerine konuşuyoruz.
-
Hepimiz olasılıklar hakkında hayal kurmakta özgürüz, ancak tüm hayalperestler eşit değil. Peki hayal kurmak olumlu mu yoksa olumsuz bir şey mi? Bazıları keyif almak veya kaçmak için, bazıları ilham ve motivasyon için, bazıları ise bilinçli veya bilinçsiz olarak köklü, baskın kültürel öğretileri benimsedikleri için hayal kurar. Çoğu kişi hayal kurmadan duramaz üstelik kötü bir yaşantıları olmamasına rağmen.
-
Fadonun beşiği olarak kabul edilen Mouraria (Portekiz, Lizbon) üzerine konuşuyoruz.
-
Kakofonik bir çevrenin ortasında içsel bir sessizlik duygusunu nasıl geliştirebiliriz? Dünyamız giderek gürültülü hale gelirken kuş cıvıltıları, rüzgar, dalgalar ve daha birçok doğal sesin bize teselli verdiği yerleri nasıl koruyabiliriz? Çöl -paradoksal olarak hem gürültülü, hem de sessiz- çevreye gösterdiğimiz özeni yeniden gözden geçirmemiz için ilgi çekici bir yer.
-
Biofilia'da çölün sesi ve sessizliği var. Gürültülü Çöl (Sonorous Desert), çöl seslerinin antik keşişlere yalnızlık, sessizlik ve topluluk yaşamını nasıl öğrettiğini ve yavaşlayıp dinlersek kendimizi anlamamıza nasıl yardımcı olabileceğini anlatıyor.
-
Bal arıları binlerce yıldır insanoğlunun ilgisini çekmiş. Onlar balın üreticileri ve örnek işbirliği sergiliyorlar. Cornell Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Thomas Seeley'in Ateşli Arılar ve Gürültülü Vızıltı Koşucular adlı kitabı üzerinden bal arılarını konuşuyoruz.
-
Modern dünyada insanların fiziksel ve zihinsel sağlığı ile refahı için insanın doğasında var olan doğayla bağlantı kurma eğilimi biyofili ve biyofilik tasarım üzerine konuşuyoruz.
- Se mer