Episoder
-
Allah anılarak, Allah sevilerek, Allah’a sevgi duyarak, Allah’a saygı duyarak kalp ferahlık duyar, şeytandan Allah’a sığınırım. Allah açıkça söylüyor işte; “…kalbler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.” …
-
Insan sadece ruhtur. Bir de gölge varlık vardır gölge o kadar başka bir şey yok. Şimdi anlatırım da ortalık karışsın da istemiyorum ama dikkatlice bakarsanız ekrandaki işte ne görüyorsan o. Ruhtan ruha geçiş var.
-
Mangler du episoder?
-
Allah’ın sanatı muazzamdır, insan hepsinin detayına yetişemeyebilir ama ana konulara yetişebilir. Atomun yapısı, hücrenin yapısı, hayvanlardaki simetri ve süsü düşünmek ve en önemlisi kendi ruhuna bakmak insana tüm hakikatlerin kapısını açar. (Adnan Oktar, 29 Haziran 2018)
-
Kendi ruhuna bakmak imanı güçlendirmek için en temel konudur. Kendi iç yapısını gören insan, içindeki “ben”i bilen, duyduğunu hisseden insan müthiş bir açılma yaşar. O zaman insan sırf kolundaki saate bakarak, tek bir çay kaşığına bakarak en yüksek noktada iman eder. (Adnan Oktar, 1 Temmuz 2018)
-
Allah’ı en zor şartlarda sevme esastır. Peygamberler çok zor şartlar içinde sevgilerini devam ettirmişlerdir.
-
Allah’tan sevgiyi bütün insanların istemesi lazım, yeniden sevginin diriltilmesi gerekiyor. Büyük bir facia, akıl almaz yaygın sevgisizlik... Bütün devletlerin ana milli meselesi haline gelmesi lazım sevgi.
-
Egoist, bencil, çıkarcı olmamak. Kendimizi rahat bıraktığımızda samimiyet otomatik bizi kitler. Yani samimiyetin boyutuna hemen gireriz. Samimiyeti elde etmek için uğraşılmaz, sadece egoist ve bencil olmamak yeterlidir. Yani diğergam ve fedakar olmak yeterlidir. Hemen samimiyet bizi sarar ve samimiyet yolunda ilerleriz.
-
Ağaçlar çalışıyor mu? Çalışmıyor, duruyorlar, Allah onlara rızık veriyor. Kurt çok haristir, tüm ömrü boyu sürünür. Mesela, bebekler çok mazlumdur, hiç bir şey yapmaz. Allaha teslim olur, Allah ona annesinden süt veriyor, en guzel şekilde baktırıyor. O yüzden çalışan kazanır deye bir şey yok, Allaha çok cani gönülden bağlanan kazanır. O zaman Allah ona zaten bir yol açar. Kendi gayretiyle olursa, sürünmeden başka bir şey olmaz. Allaha bağlayarak gayret edilirse, çok büyük bereket gelir.
-
Şüphesiz Allah, insanlara hiç bir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar (Yunus, 44).
-
Kuran’da Allah düşünmeyi farz kılmış. Hem derin derin düşünmeyi. Düşündükçe Allah insanların kalbine bilgi ilka ediyor. Gerçekleri görür, Allah’a gittikçe daha yaklaşır, Allah’a olan sevgisi artar.BİR İNSAN EMEK VERDİĞİ, KAFASINI KULLANDIĞI MÜDDETÇE ALLAH ONA O KİŞİNİN İMANINI SUNUYOR. Yine insanın kaderinde olan oluyor da fakat o sanki emek vererek onu elde ettiğini hissediyor. Ondan sonra oluşan iman çok değerli oluyor.
-
İnsan beyni tefekküre direnir, çok kararlı olmak, onu aşmak gerekiyor. Beyin garip bir şekilde makul düşünceye direnir, uğraşıp kabul ettirmek gerekiyor...Beyin daha avami, tembel olmak ister, sokak kafasına eğilim göstertir. Onu zorla eğip-bükerek düzgün yola sokmak lazım.
-
İnsanın imanı arttıkça Allah ona incelikleri ve sırları gösterir. Allah küfrü ve münafıkları mağlup yaratır ama çok dikkatli Allah’ı takip ettiğinde bu sırrı görürsün.
-
Allah korkusu, sevginin kökenidir. Allah korkusu olmadan sevgi olmaz. Şimdi Allah korkusuyla sevginin ne alakası var diyecek. Vefa olmaz Allah korkusu olmazsa, vefa olmadığında, sevgi biter zaten. Anında birbirlerini harcıyorlar. Bütün şarkılara bak, niye bırakıp gittin” isyan ediyor sürekli, hep sitem böyle ama bırakmayla ilgili. Niye vefa yok? Vefa niye olmaz? Allah korkusu olmadığı için olmaz. Çünkü menfaati bitiyor, ya güzelliği azalmıştır, ya parası azalmıştır, ya çıkarı bitmiştir...
Malı var, mülkü var sağlığı sıhhati her şeyi yerinde. Sağlığı yerinde olmasa bile daha beterleri var, daha beter değil. Allah korkusu sevginin başı, aklın derinliğin kökenidir Allah korkusu. Hristiyanlar diyorlar ki; “Allah’tan korkmaya ne gerek var Allah’ı seviyoruz” diyor. Bak Rahiplerin büyük bölümü cinsi sapık baş edemiyorlar. Hep Darwinist-materyalistler. Papa çıktı, Darwinizmi savunuyor.
-
Sabrı tahammüle çevirmemek lazım, öbür türlü sabır eziyet olur. Sabır Allah’a tevekkülle, hoşnutluk içinde ‘Allah yaratıyorsa hayır vardır’ deyip sıkıntı, ıstırap çekmeden beklemektir. Öbür türlü tahammül olur ki o zordur, Allah vermesin. Sabır düşünerek elde edilir. Birdenbire elde edilmez. Böyle olsun demeyle olmaz. Araştırmak, incelemek, Allah’ın sanatını bilmek, Allah’a kendini bırakmak gerekir. Bu herkesin yapabildiği bir şey değildir. Sabırlılardan olmak büyük bir nimettir. Sabırlılar, onlar ayrı bir topluluktur.
-
Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? (Al-i İmran Suresi, 140-142)
Şu önemli gerçeğin de unutulmaması gerekir. Zorlu imtihanları insan için özel olarak yaratan Yüce Allah, bu zorluklara karşı sabrı ve kurtuluş yollarını da elbette ki yaratmıştır. Yüce Rabbimiz’in inananlara Kuran ile haber verdiği sırlardan bir tanesi de, hiçbir kimseye güç yetireceğinden fazlasının yükletilmeyeceğidir:
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara Suresi, 286)
Her koşulda Allah’a yönelen bir Müslüman, Allah’ın sadık ve güzel bir kuludur. Dünyada imtihanı gereği her ne zorluk yaşarsa yaşasın bu onun güç yetireceğinden fazla değildir. Zorluklar, bu salih mümini güzelleştirmek, Allah’a daha da yaklaştırmak, onu gafletten korumak ve cennette sonsuz güzelliği ve nimeti hak etmek için verilmiştir.
Bu zorlukları yaşayan bir insan, nimetlerin en güzelline sonsuza kadar sahip olduğu cenneti de gereği gibi takdir edebilecektir. Dünyada darlık ve yoksullukla imtihan edilen bir insan, cennette dilediği her şeye dilediği anda, sebeplerden bağımsız olarak sahip olabildiğini görünce Allah’a olan şükrü, bağlılığı ve yakınlığı artacak, cennet nimetinin güzelliğini hakkıyla takdir edebilecektir. Dünyada ağır hastalıklara sabır gösteren bir kişi, cennette acizliklerin ve hastalıkların hiçbir şekilde olmadığını görünce, nimete olan sevinci, şükrü ve Allah’a olan sevgisi kuşkusuz ki olağanüstü şekilde artacaktır. Dünyada haksız yere zulüm gören bir insan, cennetin sonsuz güzellikteki huzur ortamında, Yüce Allah’ımızın katında güvenlik ve sevinç içinde, eksikliklerden ve tüm kusur ve çirkinliklerden münezzeh olarak yaşadığında, cennet onun için kat be kat güzel hale gelecektir. Örneğin, dünyada yürüme özürlü bir mümin cennette istediği gibi koşacak, hatta uçacak, dilediği gibi yaşayacak; dünyada görme özürlü bir mümin, dünyadaki ile kıyası kabil olmayan benzeri görülmemiş bir görüş ufku ile cennetin sonsuz ve kusursuz güzelliklerini sonsuza kadar, doyasıya ve sınırsız bir zevkle seyredecektir. Dünyadayken, yüzünde veya bedeninde herhangi bir sebeple ciddi kusurlar olan bir mümin, cennette çarpıcı güzelliğe sahip olarak yaratılacaktır. İşte bu yeni yaratılış, eski halini bilen ve buna sabreden mümin için çok büyük değer taşır. -
Bu dinlemede samimiyyet ve Allahın büyüklüğünü kavramanın neden en önemli ve dikkat etmemiz gereken konu olduğunu daha iyi ve pekişmiş şekilde anlayacağız. Allahın büyüklüğünü kavrayanlar dünyayı idare ediyorlar. Allahın büyüklüğünü gerçekten anlamak lazım. Büyük diyip geçmekle olmaz. Onun gereğini anlamak lazım. Onun dışında önemli konu yoktur. Allahın büyüklüğü sonsuz sevgi içindir.
-
İnsanları katl edenlerin de insanlık kimliği var. O zaman onların insanlık kimliği olduğu için bağrına basman gerekiyor. İnsanlık kimliği değil vicdan kimliği, samimiyet kimliği ve iman kimliği esastır.
-
En büyük facia Allah’ın farkında olmamak, Allah’ı unutmak ve Allah’ın büyüklüğünü takdir edememektir. Tüm felaketler buna bağlı olur. Allah unutulduktan sonra mutsuzluk, huzursuzluk, uyuşturucu bağımlılığı gibi felaketler ard arda gelir.
-
Sayın Adnan Oktar Nahl suresinden ayet açıklaması yapıyor. İnsana sabır ettiren Allah. “Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir.” (Nahl Suresi, 127) Kendi kendine sabredemezsin diyor, Allah sana sabrettirir. Kaderinde varsa sabrediyorsun, Allah yaratırsa sabrediyorsun. Yoksa sabredemezsin.
-
Derin düşünmeyen insan uyuşmuş şekilde yaşar. Bir alt boyutta yaşar. Aklı daha yeni, daha guzel hayata istek duymaz. Mesela, rezil bir ortamdadır hep orada yaşaması gerektiğini düşünür. Rezil laflar duyar, ondan kurtulmanın yolu aklına gelmez. Ufku dardır. Mesela kötü yoldadır, hep o yolda kalır. Uyaranı da pek anlamaz, yüzeysel anlar. Bazen Allah hastalıkla, dertle, belayla çok ciddi insanları uyandıra biliyor. Bir de iyi mürşitler, iyi alimler insanları uyandıra biliyor. İyi arkadaş çevresi uyandıra biliyor...
- Se mer