Episódios
-
Çoğu kişinin, mutlulukla ilişkilendirdiği gülmek, kahkaha atmak, belgesiz, darp raporu olmayan bir kötülük halini alabilir mi? 'Nhahahaha' şeklindeki acımasız kahkahayı filmlerde genelde en kötü anlarda, zalimlikler, yağmalar, tecavüzler, cinayetler sırasında duymuyor muyuz? Gerçek hayatta da hala düşene gülmüyor muyuz?
Plato ve Aritoteles kahkahanın otoriteyi sarsabileceğini hatta hükümetleri düşürebileceğini söylemişti. Onların zamanında da, şimdiki gibi, sürekli espri konusu olan politikacıların günleri sayılı olurdu.
Aygen Aytaç'ın, saldırgan gülme üzerine uzmanlaşan psikolog Batuhan Saç'la yaptığı bu söyleşiyi dinledikten sonra, gülmeden önce yutkunmayı ya da daha da sesli gülmeyi seçebilirsiniz. Ama en azından bu kahkahanın öteki üstündeki etkisinin farkına varacaksınız...
Podcastte kullanılan ses effektleri, 1922'de çıkartılan: Okeh Gülme Plağından... -
Neden acaba özellikle Türkiye'de çoğu tartışma, adeta entelektüel bir savaşa dönüşüyor? Karşıdakini ezme, hor görme, küçümseme dahil her türlü sert yöntemin kullanıldığı, karşı tarafın sağ çıkmaması, yenilmesi üzerine kurulan bir savaşa... Acaba, azılı militanlar gibi davranmak yerine, adeta bir yavrukurt gibi, araştırmak, öğrenmek, doğruyu bulmak, fikirlerimizi geliştirmek, ufkumuzu genişletmek için tartışamaz mıyız? Aygen Aytaç, bu konuyu, önceki iki bölümde de konuk ettiği oyunla öğrenme ustaları Miraç Öztürk ve Tuğba Çanşalı ile tartışıyor:
Cheerful Whistling by Free Music | https://soundcloud.com/fm_freemusic
Music promoted by https://www.free-stock-music.com
Creative Commons Attribution 3.0 Unported License
https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US -
Estão a faltar episódios?
-
İklim değişikliği, inanılmaz teknolojik gelişmeler dolayısıyla geleceğimiz hayli belirsiz olduğundan hayatımız boyunca, yeniliklere adapte olmak durumundayız. Tıptaki ilerlemeler yüzünden, muhtemelen ortalama yaşam süresi daha da artacak. Değişimin hızını da hesaba katarsak, gelecekte sürekli öğrenmemiz gerekecek, bu da kendimizi sürekli yenilememiz, tekrar tekrar keşfetmemiz anlamına geliyor. Bu da hayatımızı artık okul, iş, emeklilik diye ayıramayacağımıza işaret ediyor. Yaratıcı, yenilikçi olmak, 'icat çıkarmak' zorundayız... Hem kişisel hem kurumsal olarak... Aygen Aytaç, geçen bölümde konuk ettiği Oyun Tasarımları adlı sosyal girişimin kurucuları Miraç Öztürk ve Tuğba Çanşalı ile bu bölümde yaratıcılık ve yeniliklere açık olma zorunluluğu üzerine tartışıyor...
Öğrenme Tasarımları hakkında daha fazla bilgi için: https://ogrenmetasarimlari.com/blog/
Music:
Cheerful Whistling by Free Music | https://soundcloud.com/fm_freemusic
Music promoted by https://www.free-stock-music.com
Creative Commons Attribution 3.0 Unported License
https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US -
Gözle görülmeyen minnacık bir virüsün, birçok kişiyi öldürdüğüne, geriye kalanları da eve kapayabildiğini tanık olduğumuz bir dünyada, gelecekte nasıl bilgiler öğrenmemiz gerekecek? Eskiden sınıflar, bilen öğretmenler, bilmeyen öğrenciler vardı. Yüzyıllarca da idare etti bu sistem… Ama artık gençleri sıkıcı derslerde tutmanın, dikkatlerini 6 dakikadan fazla çekmenin iyice zorlaştığı bir çağda eğitim, eski tas eski hamam şeklinde sürdürülebilir mi? Aygen Aytaç, bu bölümde Öğrenme Tasarımları adlı sosyal girişimin genç kurucuları Tuğba Çanşalı ve Miraç Öztürk'le birlikte, geleceğin kapsayıcı, her yaşa hitap edebilen öğrenme modelleri, daha doğrusu öğrenme oyunları üzerine tartışıyor:
Öğrenme Tasarımları hakkında daha fazla bilgi için: https://ogrenmetasarimlari.com ya da https://www.instagram.com/ogrenmetasarimlari/
Music:
Cheerful Whistling by Free Music | https://soundcloud.com/fm_freemusic
Music promoted by https://www.free-stock-music.com
Creative Commons Attribution 3.0 Unported License
https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US -
COVID kısıtlamalarının kalkmasıyla, her sabah birçok evde anne babalar, okula gitmek istemeyen ergenlere karşı savaş veriyor. Ergenlerle iletişim zaten her devirde zorken, sosyal mesafe halihazırda ebeveynlerin psikolojisini de çeşitli şekillerde bozmuşken, ne yapmalı? Bu bölümde Aygen Aytaç, ebeveynleri, ergenleri ve hatta uzatmalı ergenleri psikoloğa götürüyor. Ergenlik ve Ebeveynlik uzmanı Ebru Karataş'a:
-
Sualtı fotoğraf sanatçılarının duayenlerinden Mustafa Kapkın'ın, 1920'lerde İzmir Karşıyaka'da zor şartlarda başlayan hayatının, sanatçının sualtı sevdası ve yakın dostlarıyla kurduğu Kurbağa Adamlar Kulübü'ndeki 'Zihni Sinir Projeleriyle' nasıl evrildiğini anlatan bu podcastte, Aygen Aytaç, Mustafa Kapkın'ın kendisi gibi fotoğraf sanatçısı olan oğlu Ahmet Kapkın'la, İzmir Körfezi'nde başlayıp, Bodrum arkeolojik kazılarına uzanan bu yolculuğu eğlenceli şekilde ele alıyor...
Mustafa Kapkın'ın fotoğrafının kullanılmasına izin verdiği için Ahmet Kapkın'a teşekkürler. -
Suriyeliler serisinin beşinci ve son bölümünde, Aygen Aytaç, Suriyeli psikolog Nur'la, travmaların nasıl atlatılabileceği üzerine konuşuyor. Yaşadığımız toplumların, olayların aklımıza, kalplerimize çektiği perdeleri nasıl aralayıp, ışığın, umudun, hayatımıza girmesine izin verebileceğimizi... Bu konuları irdelerken, Suriyeli bir sığınmacı olan Nur'un, Türkiye'deki dönüşümünden sözediyorlar.
Bu podcastte:
Bukra (Yarın Tam Bu Zamanda) adlı müthiş eserini kullanmamıza izin veren Suriyeli değerli sanatçı Kaysar Abu Zer’e teşekkür ederiz. (Thanks to dear Kaysar Abu ZER for kindly letting us playing his lovely song Bukra in our podcast) YouTube link: https://youtu.be/W7TXwd6J_Kc
Ve Bes İdhaki (Yeter ki Gülümse) adlı müthiş eserini kullanmamıza izin veren Suriyeli değerli sanatçı Hareth Mhedi'ye teşekkür ederiz.
(Thanks to dear Hareth Mehdi for kindly letting us playing his lovely song Bes İdhaki in our podcast) YouTube link: https://www.youtube.com/watch?v=XUV-7... -
SURİYELİLER podcast serisinin dördüncü bölümünde, ülkelerindeki savaştan kaçan Suriyeli sığınmacıların, Türkiye'de yaşadıkları sıkıntılar ele alınıyor... Sığınmacıların dilini ve hukukunu bilmedikleri bir ülkedeki savruluşları... Yutmak zorunda kaldıkları suçlamalar, önyargılar... Ve geçici kimliklerinin, uluslararası alanda hiçbir anlam taşımaması... Aslında sığınmacılar yerine, bu köşeciğe sıkıştırılmışlar mı demek lazım acaba?
-
Suriyeliler podcast serisinin 3. bölümünde, yaşadığı travmalardan çıkmanın yollarını öğrenerek, Suriye'de kalarak, savaş travması yaşayan diğer kadın, erkek ve çocuklara yardım etmekte ısrar eden psikolog Nur'un, niye tekrar Türkiye'ye kaçmak zorunda kaldığını öğreneceğiz... İlk seferinde, sadece üstündeki kıyafetlerle ve arabayla sınıra bırakılan Nur, bu kez Türkiye'ye kıyafetleri de olmadan koşarak sığındığını anlatıyor.
Bu podcastte:
Bukra (Yarın Tam Bu Zamanda) adlı müthiş eserini kullanmamıza izin veren Suriyeli değerli sanatçı Kaysar Abu Zer’e teşekkür ederiz. (Thanks to dear Kaysar Abu ZER for kindly letting us playing his lovely song Bukra in our podcast) YouTube link: https://youtu.be/W7TXwd6J_Kc
Ve Bes İdhaki (Yeter ki Gülümse) adlı müthiş eserini kullanmamıza izin veren Suriyeli değerli sanatçı Hareth Mhedi'ye teşekkür ederiz.
(Thanks to dear Hareth Mehdi for kindly letting us playing his lovely song Bes İdhaki in our podcast) YouTube link: https://www.youtube.com/watch?v=XUV-7... -
SURİYELİLER serisinin ikinci bölümünde, Suriyeli psikolog Nur, kendisine ulaşmaya çalışırken, İŞİD’in eline düşen kardeşini kurtarma çabasını ve bu süreçte yaptıklarını, karşılaştığı travmatik olayları anlatıyor.
Önemli uyarı: Bu bölüm bazı dinleyecileri olumsuz etkileyebilecek aşırı şiddet anlatıları içeriyor.
Bukra (Yarın Tam Bu Zamanda) adlı müthiş eserini kullanmamıza izin veren Suriyeli değerli sanatçı Kaysar Abu Zer’e teşekkür ederiz. (Thanks to dear Kaysar Abu ZER for kindly letting us playing his lovely song Bukra in our podcast) YouTube link: https://youtu.be/W7TXwd6J_Kc -
Gazeteciler Hilal Köylü ve Aygen Aytaç, bu bölümde uzayan Rusya-Ukrayna savaşını “tık avcılığı” fırsatına çevirmeye çalışan medyanın “rating canavarı” hallerini konuşuyor. Televizyonda, sosyal medyada şöhret olmak yeni bir iş modeli mi yoksa tüm topluma yapıldığı gibi gazetecilere de bir dayatma mı?
-
Aygen Aytaç, Ukrayna'daki savaştan kaçan mültecilerle ilgili tartışmaların tekrar gündeme oturmasına yolaçtığı Suriyeli mülteciler hakkında beş bölümlük yeni bir seri başlatıyor. Serinin bu ilk bölümünde, Suriyeli psikolog arkadaşı Nur'a, Türkler'in kafasındaki soruları yöneltiyor. Neden Ukrayna'daki halk gibi savaşmayıp, kaçtılar? Ukrayna'da savaşan taraflar belli, peki Suriye'de kaçtıkları neydi?
İç çatışmalar, kafa kesmeler, kaçışlar, kavuşmalar, tekrar kaçışlar içeren çılgın bir hikaye bu...
Podcastte Bes İdhaki (Yeter ki Gülümse) adlı müthiş eserini kullanmamıza izin veren Suriyeli değerli sanatçı Hareth Mhedi'ye teşekkür ederiz. (Thanks to dear Hareth Mehdi for kindly letting us playing his lovely song Bes İdhaki in our podcast)
YouTube link:
https://www.youtube.com/watch?v=XUV-738lX8M -
Gazeteciler Hilal Köylü ve Aygen Aytaç, bu bölümde Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaşı sorgulamak ve anlamaktan uzak televizyon tartışma programlarını mercek altına alıyor. Kavganın, gürültünün bitmediği bu programlarda öne çıkan geyik muhabbetleri, günümüz Türk medyasının güvenilmezliğinde temel rol oynuyor.
-
Altlarına kötü davranmadığı için uyarılan ama üstlerine evet efendim sepet efendim demediği için terfi edilmeyen kadınlar... Yıllarca çokuluslu ilaç şirketlerinde yöneticilik yapan Sevgi İşlekel ve iş hayatının büyük bölümünü, BBC, BM gibi uluslararası kuruluşlarda çalışarak geçiren Aygen Aytaç, kadın yöneticilerin üzerinde yürüdüğü CAM TABANI konuşuyor.
Podcastte sözü geçen kitap:
Lean In: Sheryl Sandberg -
ABD Başkanı Biden’ın ya da Rusya Devlet Başkanı Putin’in sabah akşam Ukrayna savaşında kendilerini haklı çıkartmaya çalışan propagandalarını dinlediğimiz yetmedi bir de bu propagandaya medyanın alet olmasının sancısını yaşıyoruz. Savaşta devlet başkanlarına değil de, halkın gerçeklere ulaşmasına hizmet etmesi gereken medya yine görevini yapmadı. Gazeteciler Hilal Köylü ile Aygen Aytaç, Ukrayna savaşında medyanın kirli politikalara alet olarak barışın da önüne duvar ördüğünü konuşuyor.
Podcastte sözü geçen kitap:
Peace Journalism: Jake Lynch, Annabel McGoldrick -
Yıl 2022. Türkiye’de gazeteciler hükümetin medya politikalarıyla cebbeleşirken, bir de trollerin saldırısı altındadır. Masalların kötücül kahramanları trollerle savaşta kadın gazeteciler ön cephededir. Gazeteciler Hilal Köylü ve Aygen Aytaç, trollerin taktiklerini ve bunlarla mücadeleyi konuşuyor.
Müzikler:
NATURAL DISASTER by Lesion X | https://soundcloud.com/lesionxbeats
Music promoted by https://www.free-stock-music.com
Creative Commons Attribution 3.0 Unported License
https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US
Soundtrack by Monplaisir Loyalty Freak Music | https://soundcloud.com/alpha-hydrae
Music promoted by https://www.free-stock-music.com
Creative Commons Attribution 3.0 Unported License
https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US -
“Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânı vermiyor.” Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bu cümlesinden yola çıkarak hazırlanan bu podcastte, Güzin Sarıoğlu ve Aygen Aytaç, hiper gündem takibinin, risk algımızdan rüyalarımıza kadar bizleri nasıl etkilediğini, nasıl hayata aktif olarak katılmaktan alıkoyduğunu, üstelik bunu yaparken, bizleri nasıl daha da kutuplaştırdığını ve bundan çıkış yollarını tartışıyor.
Sohbet sırasında değinileni araştırmayla ilgili haberin linki: https://www.bbc.com/future/article/20200512-how-the-news-changes-the-way-we-think-and-behave
Podcastte adı geçen kitaplar:
Hakan Günday: Zamir
Seneca: Öfke Üzerine
Viktor Frankl: İnsanın Anlam Arayışı -
Gazeteci soru sormayıp, ne yapacak? Hiçbir şey. Sormayana, hatta sormak için sınırlarını zorlamayana gazeteci denmiyor. Gazeteciler Aygen Aytaç ve Hilal Köylü, Derdimiz Medya serisinin 3.bölümünde zaman zaman alay konusu bile olan ama aslında medyanın içindeki büyük krize işaret eden "soru sorma" meselesini kendi gazetecilik pratikleriyle tüm yönleriyle tartışıyor.
-
Kaynağı ne olursa olsun, çok para kazananlara hayran olduğumuz ama pek de gelir getirmeyen temizlikçilik, hasta bakıcılık gibi mesleklerde çalışanları basıp geçtiğimiz, hatta aşağı gördüğümüz bir ‘kapitalist’ kültürde büyüdük. Aygen Aytaç, bu bölümde, Gürcistan'daki ekonomik sorunlar yüzünden, iki çocuğunu arkada bırakıp, 12 yıl önce Türkiye'ye gelen ve o günden beri durmadan temizlik işlerinde çalışan Kathy ile düşük ücretli insanlara hangi ülkede nasıl davranıldığını konuşuyor.
-
Yoğun kar yağışı İstanbul’dan sonra Isparta’yı teslim aldı. Öyle bir teslimiyet ki; elektrik iletim ve dağıtım şebekeleri çöktü. Şehir merkezi, ilçeler, köyler dahil Isparta’da 80 saati bulan elektrik kesintileri yaşandı. Sosyal medyada insanlar Isparta’ya acil yardım götürülmesi için çığlıklar atarken, 70 yaşında bir vatandaşın donarak öldüğüne ilişkin haberler öfkeyi büyüttü. Gerçekten Isparta’da neler oluyordu? Büyük büyük televizyon kanalları, onların canavar “olay yeri” muhabirleri neden ortada yoktu? Ne zaman ki elektrik kesintisinde 48 saat geride kalmıştı ki, Enerji Bakanı Isparta’ya gitti, o büyük televizyonlar bakanın karanlıkta yaptığı açıklamaları vermek durumunda kaldı: Hakkınızı helal edin, birkaç gün enerjisiz kaldınız.Günlerce sessiz kalan hükümet yanlı medya neden sadece bakan ve belediye başkanının açıklamasını veriyor?
Olay Isparta’yla sınırlı değil. Ülke genelindeki işçi eylemleri, elektriğe-akaryakıta yapılan zamlar, zamları protestolar, tüketiciler ve üreticilerden yükselen “geçinemiyoruz” sesleri... Kısacası; vatandaşın-memleketin hali kimi televizyon ekranlarına, kimi gazete sayfalarına çok uzun süredir yansımıyor. Gazetecilere, onların yöneticilerine mi kızalım yoksa Türkiye’deki arızalı iktidar-medya ilişkisinin medyada yarattığı “körlük-sağırlık” haline mi? -Kime göre sağır, kime göre kör?- serzenişleri de bitmiyor, “Muhalif medya sanki çok düzgün” çıkışları da.
Aslında bütün yollar bağımsızlığa çıkıyor. Medya; ancak ve ancak bağımsızsa temel görevini yapabiliyor. Bırakın yorumu, analizi ancak ve ancak bağımsızsa olanı-biteni, halkın gündemini yansıtabiliyor. Türkiye’de bağımsız medya yok mu? Gazeteciler Aygen Aytaç ve Hilal Köylü, bu bölümde medyanın kanayan yarası bağımsızlığın önüne-arkasına bakıyor.
Podscastte kullanılan şarkı Ruşen Alkar ve Fırat Tanış tarafından seslendirilen "Beni Hor Görme". Eşitlik Fstivali kapsamında "Birlikte ve Çok Sesli" konseri için hazırlanan şarkıyla ilgili bilgilere https://www.youtube.com/watch?v=OuDPPfnwIGQ adresinden ulaşılabilir. - Mostrar mais