Episodi
-
Toplam 27 bölüm yayınladığımız Cam Tavan podcast serimizin 2. Sezonun son bölümüyle sizlerleyiz. Umarız herkes için keyifli bol bol dinlenmeli bir yaz olur. Yeni sezonda görüşmek üzere. Sevgiyle
-
İKSV’nin “Kültür-Sanat Dünyasında Toplumsal Cinsiyet raporunda “Kadınlar, özellikle de ‘erkek işi’ olarak kodlanmış alanlarda ciddiye alınmak için çok çaba göstermeleri gerektiğini söylüyor.
Sanata, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden baktığımız Cam Tavan'ın bu bölümünü umarız keyifle dinlersiniz. -
Episodi mancanti?
-
“Çok meşgulüm! Hiç zamanım yok.” Bu, bugünlerde en çok duyduğumuz şeylerden biri değil mi? Hepimiz çok meşgulüz ... bir şeyleri yapmak için uğraşıyoruz ve yapmamız gereken bir çok şey daha var... Uyanır uyanmaz "yapılacak şeyler" listemizi düşünüyoruz.
Görünüşe göre "yeterli zamana sahip olmamak" birçok insanın hayatında yinelenen bir tema... Biz de birbirimize sorduk - neden hepimiz bu kadar meşgulüz? -
Kadın düşmanlığının her taşın altından çıktığı bir dünyada, onun gücüne güç katmak yerine kadınlardan yana olmak demek bizce kadın dayanışması.
Kadın dayanışmasını konuştuğumuz bu bölümü umarız keyifle dinlersiniz! -
Küfür ve argo kendini çoğunlukla kadın cinselliğinin pasifliği ve erkek cinselliğinin aktifliği üzerinden kurarak hem bedenlerimize, hem de erkeklik ve kadınlığa dair toplumsal cinsiyet rollerini yeniden üreten veya güçlendiren bir araç işlevi görüyor.
Gündelik hayatımızda, bu dil yoluyla kadın bedeni sürekli aşağılanırken, erkek cinselliği yüceltiliyor ve hatta küfür üzerinden erkek olunduğu durumlarla bile karşılaşılıyor.
'Toplumsa Cinsiyet Eşitliği ve Küfür' ü konuştuğumuz bu bölümü umarız keyifle dinlersiniz. -
Bu bölümde, sporda toplumsal cinsiyet rollerini ele aldık.
Spor alanındaki uluslararası sözleşmelerde ifade edildiği gibi, bütün kadınlar ve kız çocukları, toplumsal, ekonomik ve kültürel geçmişleri ve koşulları fark etmeksizin, spor ile ilgili her türlü alana erkeklerle eşit düzeyde katılma ve eşit muamele görme hakkına sahiptir.
Peki gerçekten de böyle midir?
Bu bölümde bununla ilgili keyifli bir sohbet ettik. Umarız siz de dinlerken keyif alırsınız. -
Bu bölümde toplumsal cinsiyet eşitliğini erkekler açısından ele aldık.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinden ne zaman bahsedilse; konunun genellikle kadınların perspektifinden ele alındığını görüyoruz.
Cinsiyet rollerinin baskısı, kadınlar üzerinde olduğu gibi erkekler üzerinde de hissediliyor; güç, otorite, başarı, iktidar beklentisi erkekler üzerinde de kırılması güç cam tavanlar oluşturuyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği için terazinin öteki kefesindeki erkeklere dair bu haftaki konuşmamızı umarız konuyu hak ve eşitlik penceresinden ele almanıza yardımcı olur.
Keyifli dinlemeler. -
Bu bölümde de STEM Science (Bilim), Technology (Teknoloji ), Engineering (Mühendislik) ve Mathematics (Matematik) alanında toplumsal cinsiyet eşitliğini, kadınları bu alanlarda neden daha az gördüğümüzü ve bunu değiştirmek için neler yapabileceğimizi konuştuk.
UNDP’nin verilerine göre Türkiye’de STEM alanlarından mezun olanlar arasında kadınların
oranı %34.7’tür ve bu anlamda STEM alanlarına katılımda bir toplumsal cinsiyet açığı
olduğu söylenebilir.
Toplanan saha verileri bu farkın sosyal nedenlerine ışık tutmaktadır.
Kız çocuklarının STEM alanlarına yoğun bir ilgisinin bulunduğu ancak STEM alanlarının en
sık mühendislik ve bilim insanı olmak ile özdeşleştirilirken alanın içerdiği mesleki
çeşitliliğin yeterince tanınmadığı gözlenmiştir. Özellikle okul türleri arasında dikkat çekici
farklılıklar bulunmakta ve bu durum sosyo-ekonomik eşitsizliklere dikkat çekmektedir.
Tüm bu konuları konuştuğumuz keyifli bir bölüm hazırladık. Dileriz ki keyifle dinlersiniz. -
Bu bölümde, bedenlerimizi keşfetmenin, hazzın hangi kanalla bize geleceğini anlamanın ve bu bilgiyi ilişkimize taşımanın yollarından biri olan mastürbasyonu konuştuk.
Mastürbasyon, bireylerin kendi cinsel organlarına ve erojen bölgelerine dokunarak haz elde ettiği ve orgazm olduğu kendi kendini tatmin etme biçimidir. Dokunma, okşama, masaj veya seks oyuncaklarıyla gerçekleştirilen bu deneyim kişilerin kendi vücudunu tanımaları için oldukça önemlidir. Mastürbasyona kadın gözüyle baktığımız bu bölümümüzü umarız keyifle dinlersiniz. -
TDK tacizi; tedirgin etme, rahatsız etme, cinsel taciz ise; kişinin isteği dışında ve ısrarcı bir şekilde gerçekleşen cinsel yaklaşımlar bütünü olarak tanımlıyor.
Bu bölümde toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında taciz konusunu ele aldık. Fiziksel, duygusal, ekonomik, cinsel taciz kavramları birbirinden ayrı gibi görünse de nasıl etkileşim halinde olduğuna ve birinin ötekine nasıl yol açtığına değindik. Umarız keyifle dinlersiniz... -
Alışık olduğumuz geleneksel kalıpları kırmanın ve potansiyelimizin farklı boyutlarını keşfetmenin bir yolu da bize rol model olan ilham veren insanlar olduğunu biliyoruz.
-
Erkeklerde, memnun edici seksüel performansa izin verecek yeterli ereksiyonu sağlayamamak veya ereksiyonu halini devam ettirememe yetersizliği olarak tanımlanan 'iktidarsızlık' kelimesi, salt kelimenin anlamına baktığımızda da bir güç unsurunu ifade etmektedir. Bu güç, yayınlarımızda sıklıkla bahsettiğimiz eril hegemonyanın gücüdür. Söz konusu güç eşitsizliği ve güç savaşı sadece kadınları değil erkekleri de mutsuz etmektedir. Ülkemizdeki erkeklerin %70'inin maruz kaldığı ereksiyon problemleri, fizyolojik sebeplerin çok daha ötesinde kültürel sebepler ile beslenmektedir. İktidarsızlık problemine böyle bir perspektiften baktığımız bu yayınımızı dileriz ki keyifle dinlersiniz.
-
Vajinismus, fiziksel bir rahatsızlık değil, ataerkil söylemin yarattığı bir problemdir. Kadın cinselliği ve kadın bedeni hakkındaki mit ve söylemler ile kadınların üzerindeki baskı artmakta ve bu durum bilinç veya bilinçaltı düzeyinde sorunları da beraberinde getirmektedir. Vajinismus'un korku, bekaret, cinsel uyumsuzluk, cinsel performans, cinsel kenetlenme ve sosyal kıyaslama gibi farklı kültürel, diyadik ve içsel boyutları vardır. Ülkemizde kadınların yaklaşık %60'ının şikayetçi olduğu bu durum toplumun dayatmaları ve heteronormatif yeniden üretme politikalarından bağımsız ele alınmaz düşüncesindeyiz. Umarız ki keyifle dinlersiniz...
Kaynakça;
Sexual Scripts On Vaginismus: Rewriting Women’s Sexual Difficulties From Their Point Of View , Yeliz Turan Yunusoğlu ,2019 ( http://etd.lib.metu.edu.tr/upload/12624455/index.pdf ) -
Masallarda, romanlarda mutlu bir son olarak görünün evlilik kurumu ile ilgili bakış açıları da gün geçtikçe değişiyor.Ancak, yalnız kadınlar ile ilgili olumsuz kalıp önyargılar hala devam ediyor. Özellikle Afrika, Asya, Ortadoğu gibi coğrafyalarda kadınlar bu konuda pek çok ayrımcılığa maruz kalıyor. Öte yandan, evlenme yaşı son 30 yılda tüm dünyada büyük oranda azalmış durumda. Pek çok ülkede kadanlar 30'lu yaşlarının başına kadar evlenmeyi düşünmüyorlar. Dünyanın her yerinde boşanma talebinin %70’i 1867'den bügüne kadınlardan geliyor. Bunun temel sebeplerinden birisi kadınların ilişkiden beklentisinin erkeklere göre daha fazla olması olarak ortaya çıkıyor. Araştırmalar bekar kadinlarin evli olan kadınlara gore daha mutlu oldugunu gösteriyor. Tum bu konuları konuştuğumuz keyifli bir bolum hazırladık. Dileriz ki keyifle dinlersiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=3PmQGyJroEE -
Ataerkil ideoloji tarih boyunca kadını ve bedenini erkeğin kontrolüne bırakmıştır. Bu Bio-iktidar politikası kadın ve erkek arasında, kadınların aleyhine büyük bir eşitsizlik yaratmaktadır. Bedenin cinsiyetlendirilmesi, eril ve dişil veya kadın ve erkek olarak kategorize edilmesi, kadının durumunu adalet karşısında da eşitsiz bir hale getirmiştir. İnatla üzerinde durduğumuz bu güç ilişkisine dayalı eril hegemonya kadınların hayatını pek çok alanda negatif etkilemektedir. Kızlık zarı, bekaret, namus gibi kavramlar da tam olarak böyle bir perspektiften ele alınması gereken kavramlardır. Bu bölümde kızlık zarını ve iliskilerde yarattığı eşitsizliği konustuk. Umarım beğenerek dinlersiniz
-
İnsan hakları aktivisti Peter Tatchell şöyle diyor; ‘Queerler cinsiyet sistemini altüst eder. Eşcinsel erkekler erkekleri sever ve yeterince maço ve agresif değildir. Lezbiyenler kadınları severler ve yeterince pasif değildirler. Bu yüzden zulüm görüyoruz. Uygunsuzluğumuz, erkek heteroseksüelliği ve kadın düşmanlığının sosyal hegemonyasını sürdüren sistemi tehdit ediyor”
Heteronormatif bir baz üzerine kurulan ve kadın- erkek ikiliği içerisinde tanımlanan ilişkiler pek çoğumuzu mutsuz ediyor. Oysaki Queer bir perspektiften bakıldığında her birimiz kendi kimliğimiz ve seksüel tercihlerimiz açısından biriciğiz. LGBTQ+ bireylerin maruz kaldığı ötekileştirmenin temelinde yatan maskülen kültüre, onun tanımladığı güç ilişkilerine ve kalıplara uygun davranmak zorunda değiliz.
Peki non-hetero ilişkilerin dinamiği nasıl? Non-hetero bireyler heteroseksüel bireylerden hangi konularda nasıl ayrışıyor? Bu yayınımızda bu ve benzer soruları tartışmaya açmak istedik. Keyifle dinlemenizi temenni ederiz. -
Bu podcast yayınımızda anne olmak üzerine konuştuk. Annelik, dünyanın en güzel tecrübelerinden birisi. Öte yandan toplumsal cinsiyet eşitliği tabanlı olarak ele alındığında, özellikle biz kadınlar için büyük sorumluluk ve zorlukları da beraberinde getiriyor. Bu zorluklar neler? Nasıl aşılabilir? Babalar bu konunun neresinde? Tüm bu sorulara cevap aramaya çalıştığımız yayınımızı keyifle dinlemeniz dileğiyle..
-
UN Women raporuna göre geçtiğimiz yıl dünya genelinde 243 milyon kadın birlikte oldukları erkek tarafından şiddete maruz kaldı. 2020 yılında ülkemizde 300 kadın öldürüldü ve 172 şüpheli ölüm var. Bir insanlık suçu olan cinayetler, söz konusu kadınlar olduğunda sanki normal karşılanmaktadır. Kadın cinayetlerini Türkiye’nin bir gerçeği olarak kanıksadık. Medya aracılığı ile servis edilen kadın cinayetlerini sanki ekonomi, spor haberleri okur gibi okuyoruz. Bu podcast’imiz aracılığı ile kadın cinayetlerinin politik olduğunu ve koruyucu, önleyici, caydırıcı tedbirler için İstanbul Sözleşmesi’nin mutlak surette uygulanması gerektiğini konuştuk. Kadınlar da nefes alan her canlı gibi, eşit yaşam haklarına sahiptir. Birimiz eksikse, hepimiz eksiğiz. 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar günümüz kutlu olsun!
-
Kadınlar “Cam Tavanı” kırıp üst pozisyonlara çıktıklarında yepyeni bir engelle daha karşılaşırlar “Cam Uçurum”.
Cam uçurum kavramı ilk olarak 2005 yılında psikoloji profesörleri Alex Haslam ve Michelle Ryan tarafından tanımlanmıştır. Alex Haslam ve Michelle Ryen, kadınların yönetimde olduğu şirketlerin başarısızlığının, kadınlara atfedildiği bir makale okuduktan sonra araştırmalarını bu konuya odaklamışlar ve uzun soluklu çalışmaları sonunda şunu bulmuşlardır; söz konusu şirketler kadınların yöneticilikleri nedeniyle kötü performans göstermemişlerdir, kötü performans göstermeye başladıklarında, kriz durumlarında kadınları yönetici pozisyonlarına getirmişlerdir. Yani, kadınların çoklukla yönetim pozisyonlarına atandığı şirketlerin performanslarının daha düşük, organizasyonel yapılarının daha problemli, daha istikrarsız şirketler olduklarını gözlemlemişlerdir. İşte size camdan yani görünmeyen, şeffaf bir uçurum daha…
Linkler;
The glass cliff: Evidence that women are over‐represented in precarious leadership positions
MK Ryan, SA Haslam - British Journal of management, 2005 - Wiley Online Library
Beyond the glass ceiling: The glass cliff and its lessons for organizational policy
…, MK Ryan, F Rink, SA Haslam - Social issues and …, 2014 - Wiley Online Library
What lies beyond the glass ceiling?
M Ryan, A Haslam - Human Resource Management International …, 2006 - emerald.com
Getting on top of the glass cliff: Reviewing a decade of evidence, explanations, and impact
MK Ryan, SA Haslam, T Morgenroth, F Rink… - The Leadership …, 2016 - Elsevier
https://www.ted.com/talks/dame_stephanie_shirley_why_do_ambitious_women_have_flat_heads?language=tr - Mostra di più